Olaylar
Avukat olan başvurucu, olayların geçtiği tarihte Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen bir davada sanık müdafii olarak duruşmaya katılmıştır. Mahkeme, savunma sırasında Cumhuriyet savcısına yönelik sözleri nedeniyle görevli memura görevinden dolayı hakaret suçundan başvurucu hakkında adli para cezasına hükmetmiştir. Başvurucunun bu ceza nedeniyle yaptığı başvuru Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmiş ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
Mahkeme yine aynı gün başvurucu hakkında disiplin yönünden gereğinin takdir ve ifası için İstanbul Barosu Başkanlığına ve Türkiye Barolar Birliği Başkanlığına bildirimde bulunmuştur. Duruşma Tutanaklarında yer alan ifadeleri inceleyen İstanbul Barosu Disiplin Kurulu, başvurucu hakkında 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 135. maddesinin (1) numaralı fıkrasına dayanarak uyarma cezası vermiştir. Başvurucu tarafından bu karara karşı yapılan itiraz Türkiye Barolar Birliği Disiplin Kurulunun kararı ile reddedilmiştir. Başvurucunun anılan kararın iptali istemiyle açtığı dava İdare Mahkemesinin kararı ile reddedilmiştir. Başvurucunun istinaf başvurusu üzerine karar, Bölge İdare Mahkemesince onanmıştır.
İddialar
Başvurucu, duruşma sırasında kullandığı sözlerinden dolayı disiplin cezası ile cezalandırılması nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Avukatlık mesleğini seçenlerin avukatlık adına uygun biçimde görevlerinin gereklerini özenle yerine getirmeleri, avukatlık unvanından ayrı düşünülemeyecek saygı ve güveni koruyup güçlendirmenin başta gelen koşullarındandır.
Avukatlar, belli sınırları aşmamak koşuluyla yargının işleyişine ilişkin eleştiride bulunma hakkına sahiptir. Bu sınırlar yargı sisteminin düzgün işlemesi için görev yapan kamu görevlileri olan hâkim ve savcılarla yüksek mahkeme üyeleri de dâhil diğer kamu görevlilerini korumak için gereklidir.
Hiç şüphe yok ki avukatlar görevlerini özgürce ve hakkıyla yerine getirebilmek için hukuk düzeninin öngördüğü tüm iddia ve savunma vasıtalarından yararlanmalıdır. Bu hak, avukatların bağımsızlıklarının bir yansıması olan savunma dokunulmazlığının bir gereği olmakla birlikte sınırsız değildir. Avukatlar bu hakkı kullanırken meslek kurallarına uygun bir şekilde davranmalı, yargının diğer aktörlerine karşı kullandıkları söz ve ifadelerin dava konusu ile ilgili olduğuna dikkat etmeli, temsil ettiği müvekkilinin çıkarlarının korunmasının gerektirdiği ölçüyü aşmamalıdır.
Gergin bir duruşma ortamında dahi duruşma süjeleri birbirlerine karşı azami özen ve nezaketi göstermeli, mesleklerinin kendilerine dayattığı kural ve gerekliliklere riayet etmelidir. Bu çerçevede avukatlar da duruşmanın sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesini sağlamak için azami özeni göstermeli, nezaketli ve sağduyulu olmalı; mesleğinin itibar ve vakarına uygun, unvanının gerektirdiği saygıya yakışır şekilde hareket etmelidir.
Somut olayda başvurucu tarafından Cumhuriyet savcısının mütalaasına karşı yapılan savunma sırasında söylenen sözlerin içeriği konusunda tartışma olduğu görülmektedir. Duruşma Tutanağı’na göre başvurucunun “Savcı hukuk fakültesini yeniden okusun, ya hukuk fakültesini okumadı, ya dosyayı okumadı.” şeklinde sözler sarf ettiği kabul edilmiştir. Buna karşın başvurucu, Duruşma Tutanağı’nı kabul etmemiş ve “Ben İstanbul Hukuk Fakültesinden mezun oldum, savcı beyin hangi fakülteden mezun olduğunu bilmiyorum, bize böyle öğretilmedi.” şeklinde sözler söylediğini ileri sürmüştür.
Sarf edilen sözlerin söz konusu davanın aydınlığa kavuşmasına ve adaletin tesis edilmesine olumlu bir katkı sunmadığı açıktır. Kullanılan ifadelerin saygı ve nezaket sınırlarını aşan, savunma görevini ifa etmekten ziyade mütalaasını açıklayan Cumhuriyet savcısını rencide etmeye dönük, avukatlık mesleğinin etik kurallarına ve saygınlığına zarar verici nitelikte ifadeler olduğu görülmektedir.
Avukatlar görevlerini hakkıyla yerine getirebilmek için yargılamanın esasına ilişkin olarak özgürce açıklama yapabilir. Yargı süjelerinden herhangi birinin yetkinliğini sorgulamak yargılamanın esası ile ilgili olmadığı gibi yargılama ortamının saygınlığına da gölge düşürmektedir.
İdare mahkemesi, şikâyete konu sözlerle ilgili olarak ceza yargılamasını yapan Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçesine atıf yaparak içeriği başvurucu tarafından kabul edilmeyen Duruşma Tutanağı’na neden itibar ettiğini açıkladıktan sonra Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarına atıfta bulunarak İstanbul Barosu Disiplin Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşmıştır.
Değerlendirmelerin tamamı ve yargı mercilerinin farklı çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir payları da dikkate alındığında somut olayda devletin başvurucunun ifade özgürlüğü bağlamındaki pozitif yükümlülüklerine aykırı davranmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…