2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinde; ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay’a ve idare veya vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri kurala bağlanmıştır.
İdari işlemlerden dolayı doğrudan doğruya tam yargı davası açılıp açılamayacağı hususu 521 sayılı Kanun zamanında da tartışmalara konu olmuş, daha sonra anılan kanunun 71. maddesinin 1740 sayılı Kanunla değiştirilmesi sonucu idari işlem dolayısıyla doğrudan tam yargı davası açmanın mümkün olduğu hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan, 1740 sayılı kanundan önceki dönemde, iptal davasının reddinden sonra aynı işlemden dolayı tam yargı davası açılabilmesine de olanak bulunmamasına karşın 1740 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile, iptal davası açılmadan da tam yargı davası açılabilmesine imkan tanınmasının yanı sıra iptal davasının reddi üzerine de tam yargı davası açılabileceği öngörülmüştür. 1740 sayı Kanunun gerekçesinde de, İdare hukuku kurallarına göre, idare tarafından tesis edilmiş ola bir işlem, mevzuata uygun olmakla beraber, herhangi bir şahsın hakkını da ihlal ediyor is bu halde işlem iptal edilmeden de tam yargı davasının açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre hiçbir hukuki sakatlık taşımayan ve bu nedenle iptali gerekmeyen idari işlemlerden Ötürü kişiler zarara uğramışlarsa, bu zararın da tazmini gerekebilir. 1740 sayılı kanunla getirilen düzenleme, 2577 sayılı Kanunda da kabul edilmiştir.
Dolayısıyla Daire kararında da belirtildiği üzere iptal davası açılmamış olması o işlem bakımından tam yargı davası açılmasına hukuki bir engel oluşturmamaktadır.
Bu durumda, doğrudan doğruya tam yargı davası açılabilmesi Yasa gereği işlemin hukuka aykırılığının açılmış bir iptal davasında yargı kararı ile saptanmamış işlem dolayısıyla açıları tam yargı davasının bu nedenle reddini de gerektirmediğinden idare mahkemesi kararında bu yönden hukuka uyarlık bulunmamaktadır (İDDK – Karar : 2007/1820).
Olayda, davacılara ait taşınmazın, imar planı icra edilerek kısıtlılık hali giderilmemiştir. Dolayısıyla, süregelen zararın varlığı halinde, idari eylem veya işlem daha önce öğrenilmiş olsa bile, kısıtlık hali devam ettikçe dava açma süresinin geçmeyeceğinin kabulü gerekir.
Bu durumda, idari işlemin icra edileceği tarihten önce, 2577 Sayılı Yasa’nın 11, 12. maddeleri uyarınca davacı tarafça davalı idareye yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine altmış gün içinde dava açılmadığından bahisle davanın süre aşımı yönünden reddi yolunda verilen temyize konu kararda hukuki isabet görülmemiştir. (Danıştay 6. Daire – Karar: 2015/18939.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…