Delil tespit davası, bir çeşit tespit davası niteliğinde bulunduğundan dolayı bu davada eda hükmü talep edilmesi anlamsız olacaktır. Bu davada:
Taraflar dinlenilebilir,
Tanıklar dinlenilebilir,
Keşif yapılabilir,
Bilirkişi raporu tanzim ettirilebilir,
İlgili kişi ve kurumlara müzekkere yazılabilir ve bunlar nezdinde bulunan delillerin elde edilmesi sağlanabilir,
Delillerin elde edilmesi ve elde edilen delillerin muhafaza altına alınması için diğer gerekli tedbirler alınabilir.
Bununla birlikte delil tespit sonucunda eda talebi söz konusuymuşçasına taraflar üzerinde hak tanıyacak ya da onları borca sokacak şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır. Yani sonuç olarak delil tespiti talebini inceleyen mahkeme; hukuka aykırılığın mevcudiyetine ilişkin delilleri tespit edebilir, hukuka aykırılığın hangi taraftan kaynaklandığını belirleyebilir, zarar mevcut olması halinde mevcut olan zararın hesaplatılmasını sağlayabilir ve bu gibi eda hükmü içermeyen kararlar verebilir.
Bunun yanında herhangi bir eda hükmü içeren bir karar verilmesi halinde, delil tespiti davasında verilen bu kararın icra edilebilirlik vasfına sahip olduğundan söz edilemez.
Delil tespiti talebini inceleyen hakim, yukarıda bahsettiğimiz gerekli yerlere müzekkere yazmak suretiyle ilgili evrakın getirilip dosyaya eklenmesini sağlayabilir, tanık dinleyebilir, yerinde yapılacak keşif ile delil tespiti istenen konu hakkında detaylı inceleme yapıp bulgular elde edebilir ve konuya ilişkin alanında uzman bir bilirkişiye rapor tanzim ettirebilir.
Çoğunlukla aleyhine tespit istenen kişiyle tespit isteminde bulunan, gerçek bir davada yüzleşecekleri şekilde yüzleşmez. Delil tespiti davasında isticvap da nadiren gerçekleştirilir. Hatta aleyhine tespit istenen, bu dava dosyasının içeriğini, yani dosyadaki evrakları, kendisine HMK 402/3. madde uyarınca yapılacak olan tebligat ile öğreninceye kadar kendi UYAP vatandaş sisteminde görmek suretiyle de öğrenemez.(6284 sayılı koruma ve önleme tedbiri taleplerinde olduğu gibi). Dosya içeriğine ilişkin olarak bu yapılacak tebligat öncesinde bilgi alınmak isteniyorsa, delil tespiti talebini inceleyen mahkeme kalemine gidilmelidir.
Bu şekilde aleyhine tespit istenen ile normal bir dava şartlarında olduğu oranda yüzleşilmemesi ve bu şekilde çelişmenin sağlanmaması nedeniyle delil tespitinde ortaya konulan delillerin de kesinliğinden söz edilmesi mümkün değildir. HMK 405. maddesi gereği delil tespiti dosyası asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir. Asıl davanın taraflarının her biri, iddia veya savunmasında yer alan beyanlarını ispat etmek için bu tutanak ve raporlara dayanabilir, yani aleyhine tespit istenen de delil tespiti sonucunda lehine çıkan bulgulara dayanabilir. Bunun yanında sonradan açılacak esas davada delil tespiti davası sonucunda alınmış olan bir bilirkişi raporuna itiraz edilmesi mümkündür. Dolayısıyla delil tespiti davası daha çok tespit isteyen ve vekili açısından bir çeşit yol gösterici olma niteliği taşımaktadır.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…