T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/9856
Karar: 2013/12617
Karar Tarihi: 12.09.2013
ALACAK DAVASI – DAVALILARIN DAVAYA KONU TAŞINMAZDA ÜÇTE BİR HİSSEYLE PAYDAŞ OLDUKLARI – DAVACININ PAYLARI İÇİN DAVALILARA AYRI AYRI PARA VERDİĞİ – DAVALILARIN DAVACININ VERDİĞİ TOPLAM BEDELDEN MÜTESELSİLEN SORUMLU TUTULAMAYACAĞININ KABULÜ GEREĞİ
ÖZET: Davacı taraf, davalıların 1/3’er paylı malik bulundukları taşınmazı tapu dışı satın aldığını ve davalılara payları karşılığında 10.000’er TL verdiğini belirtmiştir. Tapu kaydı incelendiğinde davalıların davaya konu taşınmazda 1/3 hisseyle paydaş oldukları görülmektedir. Tapuda davalıların paylarının belli olması, davacının payları için davalılara ayrı ayrı 10.000’er TL verdiği anlaşılması karşısında davalıların, davacının davalılara verdiği toplam 30.000 TL için müteselsilen sorumlu tutulamayacağının kabulü gerekir.
(6098 S. K. m. 102, 162) (818 S. K. m. 141)
Dava: Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalıların 1/3’er paylı maliki bulundukları Edirne Merkez, İskenderköy, 166 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda tarafların anlaştıklarını, davacının her bir paydaşa 10.000,00’er TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL ödediklerini, davalıların kısa bir süre önce bu taşınmazı 3. bir kişiye sattıklarını, davalılara ödenen paranın iadesi istenmiş ise de “verilen paranın kapora olduğu, bu sebeple iade edilemeyeceğinin” bildirildiğini belirterek davalılara ödenen 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava edilmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacının geri isteme hakkının bedellerin verildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, talep hakkının zamanaşımına uğradığını, davacıların, davalılara verdikleri bedellerin arsanın satışı için yapılan anlaşma gereği verildiğine, bu bedellerin ödenmesi, iadesi için hangi koşulların gerektiğine dair bir sözleşme sunulmadığını, sunulan belgelerde arsa sahibine 10.000 TL verildiği makbuzları haricinde başka bir belge olmadığını, T.B.K.102. madde gereğince makbuzda bir açıklık bulunmadığı takdirde ödemenin borç için yapılmış sayılacağını, davalılar H. P. mirasçıları yönünden davanın husumet yokluğundan reddedilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüyle 30.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte müteselsilen davalılardan tahsiliyle davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Müteselsil sorumluluk; zincirleme sorumluluk, müteselsil borçluluk, zincirleme borçluluk şeklinde de ifade edilmektedir. Özel hukukta müteselsil sorumluluk “teselsül karinesine” dayanmaktadır. Teselsül karinesi anlam olarak, birden çok borçlunun her birinin alacaklıya karşı ya da borçlunun birden çok alacaklının her birine karşı borcun tamamından sorumlu olması demektir. Müteselsil sorumluluk genel olarak 6098 Sayılı T.B.K.162. maddesinde (818 Sayılı B.K.141. madde) düzenlenmiştir. Bu maddeye göre müteselsil sorumluluk “Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar.” durumudur. Aynı maddenin 2. fıkrası “Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hallerde doğar” hükmünü ihtiva etmektedir.
Müteselsil borçluluk, bir irade açıklaması veya kanun hükmü dolayısıyla bölünebilir bir edimin birden fazla borçlularından her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu; alacaklının ise tamamını ancak bir defa elde etmek üzere edimi borçlulardan birisinin ifası veya ifa yerini tutan fiiliyle diğerlerini bu oranda alacaklıya karşı borçtan kurtaracakları bir birlikte borçluluk halidir.
Somut olayda, davacı taraf, davalıların 1/3’er paylı malik bulundukları taşınmazı tapu dışı satın aldığını ve davalılara payları karşılığında 10.000’er TL verdiğini belirtmiştir. Tapu kaydı incelendiğinde davalıların davaya konu taşınmazda 1/3 hisseyle paydaş oldukları görülmektedir. Tapuda davalıların paylarının belli olması, davacının payları için davalılara ayrı ayrı 10.000’er TL verdiği anlaşılması karşısında davalıların, davacının davalılara verdiği toplam 30.000 TL için müteselsilen sorumlu tutulmaları doğru görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 12.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…