T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi
Esas: 2016/3774
Karar: 2016/7793
Karar Tarihi: 13.06.2016
TAZMİNAT DAVASI – DAVACININ ZARARININ GERÇEKLEŞTİĞİ TARİH İTİBARİYLE ZAMANAŞIMININ BAŞLANGIÇ TARİHİNİN BELİRLENMESİ GEREKTİĞİ – ZAMANAŞIMI SÜRELERİNİN GEÇTİĞİ – İSTENEN BÖLÜM YÖNÜNDEN ZAMANAŞIMI NEDENİYLE DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ
ÖZET: Davacının zararı …./…./…. tarihi itibariyle gerçekleşmiş olup zamanaşımının başlangıç tarihinin bu tarih olarak alınması gerekir ki bu durumda da ıslah dilekçesinin verildiği ………. tarihi itibari ile BK 60 ve TBK 72. maddesinde düzenleme altına alınan 1 ve 2 yıllık zamanaşımı süreleri geçmiştir. Davalı ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğuna göre ıslah ile istenen bölüm yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekirken onanmış olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılmalı ve karar bozulmalıdır.
(6100 S. K. m. 107, 109) (6098 S. K. m. 72) (818 S. K. m. 60)
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yerel mahkemece verilen gün ve sayısı yukarıda yazılı kararın; Dairemizin .. sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiştir. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla HUMK’nun 440-442. maddeleri uyarınca tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
1- Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiç birine uygun olmayan davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan düzeltme istemi reddedilmelidir.
2- Davalı diğer karar düzeltme istemine gelince;
Dava, haksız haciz nedeni ile uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, takip borçlusu olan dava dışı oğlunun borcu nedeni ile takip alacaklısı olan davalı tarafından işyerinde haciz yapıldığını, istihkak iddiasında bulunduğunu, icra mahkemesi tarafından alacaklı davalıya icra mahkemesinde dava açması için süre verildiğini, davalı tarafından istihkak davası açılmaması nedeni ile haczin kaldırıldığını belirterek haczedilen eşyalarını kullanamaması nedeniyle ve eşyaları yedieminden almak için yaptığı masrafların davalıdan tahsilini talep etmiş, bilahare 16/04/2013 tarihinde vermiş olduğu ıslah dilekçesi ile talebini artırmıştır.
Islah, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usulüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah halleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usul işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma halinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder. Zamanaşımı ise borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenilebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenilebilirliğini ortadan kaldırır. BK 133. maddesinde zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım için de davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Nitekim 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tesbit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir. Aynı Kanun’un 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur.
6100 sayılı Kanun’un hazırlanması sırasında görev alan .. tarafından yayınlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine göre Medeni Usul Hukuku Kitabının 321. sayfasında “Belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından üç nedenle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir…” şeklindeki açıklamaları ile gerek Dairemizin, gerekse HGK’nın önceki içtihatları gibi yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulamanın devam ettirildiği anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; haksız eylemin 18/05/2010 tarihinde meydana geldiği, davalı alacaklı tarafından istihkak davası açılmaması nedeni ile haczedilen malların davacıya 01/10 2010 tarihinde teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda davacının zararı 01/10/2010 tarihi itibariyle gerçekleşmiş olup zamanaşımının başlangıç tarihinin bu tarih olarak alınması gerekir ki bu durumda da ıslah dilekçesinin verildiği 16/04/2013 tarihi itibari ile BK 60 ve TBK 72. maddesinde düzenleme altına alınan 1 ve 2 yıllık zamanaşımı süreleri geçmiştir. Davalı ıslaha karşı süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğuna göre ıslah ile istenen bölüm yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekirken onanmış olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin karar düzeltme istemi kabul edilmeli, Dairemizin onama kararı kaldırılmalı ve karar bozulmalıdır.
Sonuç: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-442. maddeleri gereğince yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 12/11/2015 gün ve 2014/14697 – 2015/12884 sayılı onama kararının kaldırılmasına; kararın yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmasına, davalının diğer karar düzeltme istemlerinin (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve karar düzeltme talep eden davalıdan önceki onama kararımızla alınan harç ile peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde geri verilmesine 13.06.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1086 sayılı HUMK’a göre Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesine denir (m.83)
Medeni Usul Hukukumuzda iddia ve savunmanın teksifi ilkesi geçerli olduğu, bunun karşı tarafın rızası olmadan değiştirilemeyeceği için iddia veya savunmasını değiştirmek ve genişletmek isteyen tarafın başvurabileceği yol ıslah müessesesidir.
Islahın konusu; yapılan usul muamelesi olup, bunu yapan taraf dava sebebi, müddeabih ve talep neticesinin değiştirebilir. Ancak müddeabih artırılamaz ve taraf değiştirilemez (m.87)
Ancak Anayasa Mahkemesi 20/07/1999 tarihli kararı ile HUMK’un 87. maddesini iptal ettiğinden artık davada müddeabihin de ıslah yolu ile artırma yolu açılmıştır.
Islah yargılamanın bitimine kadar yapılabilir (m.84) Islah; bir tarafın mahkemeye karşı yazılı veya karşı taraf hazır ise sözlü olarak tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile yapılır. Islahın yapılması mahkemenin veya karşı tarafın kabulüne bağlı değildir.
Alacak-zarar miktarını yahut değerini tam olarak bilemeyen davacının fazlaya ilişkin hakkını saklı tutarak açtığı davada, yargılama sırasında dava değerinin dilekçede belirtilenden fazla çıktığında davacı bu kısmı HUMK’un 84. maddesine göre yargılamanın sonucu kadar ıslah ederek dava edebilir. Bu kısım ek dava niteliğinde değildir.
Zamanaşımı; hukuki mahiyeti olarak bir def’i olup, borcun kendisini ortadan kaldırmaz ancak borca bağlı dava hakkını ortadan kaldırır.
Dava ilk açıldığı tarihteki zamanışımı hükümlerine tabi olup, yapılan ıslahla istenen kısım için artık zamanaşımı söz konusu olmayacaktır. Anlatılan bu hususlar alacaklının dava açacağı miktar ve değeri tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı ve objektif olarak imkansız olduğu haller için olup, davanın miktarı bilinen veya tespit edilebilen durumlar için değildir.
Dava dilekçesinde, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak istemde bulunulmuş; bilirkişi raporundan sonra ise, ıslah dilekçesi verilmek suretiyle talep sonucu artırılmıştır.
Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü istem, yeni bir dava niteliğinde olmayıp dava dilekçesindeki istek sonucunun artırılması biçimindedir. Bu nedenle sadece dava dilekçesine karşı ileri sürülebilecek olan zamanaşımı itirazı ıslaha karşı ileri sürülemez. Islah, 01/10/2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenleme altına alınmıştır. Anılan Kanun’un 177/1. maddesinde ıslahın, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği açıkça düzenlenmiştir. Şu durumda, ıslaha karşı zamanaşımı definde bulunulamaz. Zira ıslah, yeni bir dava olmayıp sadece dava dilekçesinde yapılan bir değişikliktir.
Uygulamada, zaman içerisinde davacının bu fazla kısmı, davayı genişletme yasağı içerisinde, hak arama özgürlüğünün aksine yasakla karşılaşması, yeni davalar açarak usul ekonomisine aykırı durumları ortadan kaldırmak için kanun koyucu 01/10/2011 tarihinde yürürlüğü giren 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesindeki “Belirsiz alacak ve tespit davası” açma kolaylığını getirmiştir. Maddede “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olaraka belirleyebilmenin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.”… “alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.”
Buna göre davacı iddianın genişletilmesi yasağı olmadan, karşı tarafın rızasına ve ıslaha gerek kalmaksızın talep sonucunu artırabilecektir. Artırılacak bu kısım için artık zamanaşımı söz konusu olmayacağı, davanın açıldığı tarihte zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle ıslahta zamanaşımı olmayacağından sayın çoğunluğunun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum. 13/06/2016
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…