Yargı Kararları

DAVA AÇILDIKTAN SONRA DAVA KONUSU HAK VE ALACAKLARIN TAMAMININ DEVRİ – AKTİF DAVA EHLİYETİ – DAVAYA KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİLİP İŞİN ESASINA GİRİLİP TARAF VEKİLLERİ TOPLANDIKTAN SONRA SONUCUNA UYGUN BİR KARAR VERİLMESİ –

T.C. YARGITAY

15.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/5589
Karar: 2016/3663
Karar Tarihi: 23.06.2016

ALACAK DAVASI – DAVA AÇILDIKTAN SONRA DAVA KONUSU HAK VE ALACAKLARIN TAMAMININ DEVRİ – AKTİF DAVA EHLİYETİ – DAVAYA KALDIĞI YERDEN DEVAM EDİLİP İŞİN ESASINA GİRİLİP TARAF VEKİLLERİ TOPLANDIKTAN SONRA SONUCUNA UYGUN BİR KARAR VERİLMESİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Mahkemece dava açıldıktan sonra dava konusu hak ve alacakların tamamı …’e devredildiğinden, dava açan yüklenici şirket yerine geçtiği, aktif dava ehliyeti bulunulduğu ve davaya kaldığı yerden devam edilmesi gerektiğinden işin esasına girilip taraf vekilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

(6100 S. K. m. 125) (6098 S. K. m. 183)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı temlik alan … vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı …’den temlik alan vekilleri Avukat … ve Avukat … ile davalı … vekili Avukat … ve asli müdahil …i vekili Avukat … geldi. Temlik eden şirket tasfiye memuru … gelmedi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Dava, davacı yüklenici şirket ile davalı iş sahibi … arasında imzalanan eser sözleşmesinden kaynaklanan geçici kabul ve haksız kesintiler ile süre uzatımı konusunda yaratılan muarazanın men’i, süre uzatımı belirlenerek taahhüt süresine ilavesi gerektiğinin tespiti ve ilavesi, geçici kabulün … tarihinde yapılması gerektiğinin tespiti ve bu tarih itibariyle hükmen yapılması, hakedişten haksız olarak kesilen gecikme cezasının istirdadı, sözleşme dışı imalât bedeli ile işin … yılına sarkması nedeniyle malzeme ve işçilik fiyat farkı alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.

Dava açıldıktan sonra … tarihli temlikname ile, davayı açan yüklenici şirket dava konusu ettiği ve temlik tarihine kadar davalı iş sahibinden olan alacakları ile talep ve dava haklarını …’e temlik etmiş, temlik alan … … havale tarihli dilekçesiyle temliknameyi mahkemeye ibraz ederek alacağın tahsilini talep etmiştir.

Davalı iş sahibi vekili, yargı yolu itirazında bulunmuş zamanaşımı, usul ve esas yönünden davanın reddini istemiş, sözleşmenin 11.5. maddesinde yüklenicinin her türlü hakediş ve alacaklarını idarenin yazılı izni olmaksızın başkalarına temlik edemeyeceği, temliknamelerin noter tarafından düzenlenmesi ve idarece istenilen kayıt ve şartları taşıması gerektiği şeklinde düzenleme mevcut olup, temlik geçerli olmadığından kabul etmediklerini savunmuştur.

… harçlandırdığı … tarihli dilekçe ile asli müdahele talebinde bulunmuştur.

Mahkemece temlik yasağı bulunduğu ve temlik edenin davayı takip iradesini bildirmediği anlaşıldığından, temlik alan davacı anlamında dava ehliyeti-aktif husumet ehliyeti yönünden usulden reddine, asıl dava anlamında verilen hüküm dikkate alınarak müdahele davasının asliye hukuk mahkemesinde devam etmesi gerekmediği anlaşıldığından, müdahele davası anlamında tarafların tacir olması da dikkate alınarak asliye ticaret mahkemesinin görevli olması sebebiyle dilekçenin usulden reddine dair verilen karar, temlik alan davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Alacağın devri (temliki) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup 183. maddenin birinci fıkrasında kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça alacaklının borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebileceği kabul edilmiş, devam eden maddelerde devir sözleşmesinin geçerlilik şekli, yasal veya yargısal devir ve etkisi ile devrin hükümleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemelere göre kural olarak sözleşmede temlik yasağı bulunması ya da borçlunun rızasına bağlanmış olup borçlunun rızasının bulunmaması halinde alacağın temliki borçluya karşı ileri sürülemez.
Dava konusunun devri ise alacağın temlikinden farklı olup, alacağın temlikinde davadan önce ve aşamalı ödeme kararlaştırılan hallerde sözleşmenin ifası aşamasında dahi yapılması mümkün olmakla birlikte, dava konusunun devri adından da anlaşılacağı gibi ancak davanın açılmasından sonra yapılabilir. Dava konusunun devri dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 1. bent a ve b fıkralarında davanın açılmasından sonra davalı tarafın dava konusunu üçüncü bir kişiye devretmesi halinde davacının seçimlik hakları gösterilmiştir. Somut uyuşmazlıkta bu husus konumuzun dışındadır. Dava konusunun davacı tarafından devri 125. maddelerin 2. bendinde düzenlenmiş ve madde metninde aynen “davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devir edilecek olursa, devralmış olan kişi görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden devam eder” denilmiştir.

Dava konusunun davacı tarafından üçüncü bir kişiye devredilmesi halini düzenleyen HMK’nın 125/2. maddesi hükmü, devralan üçüncü kişinin hukuk gereği (ipsojure) davacı sıfat ve buna bağlı olarak dava takip yetkisi kazanacağı ve davanın yeni davacı ile süreceği gerekçesiyle devralan kişinin kendiliğinden davacı yerine geçerek davaya kaldığı yerden devam olunacağı esasını getirmiştir. Bu hükme göre dava, davayı devralan üçüncü kişi ile davalı arasında devam edecektir. Bunun için davalının bu konuda karar vermesi veya devralan üçüncü kişinin davacı yerine geçmesi için onayı aranmaz. (Medeni Usul Hukuku, Yetkin Hukuk Yayınları 1. baskı Prof. Dr. Ramazan Arslan, Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Prof. Dr. Sema Taşpınar Ayvaz sayfa 511 ve devamı). Dava konusu şey dava açıldıktan sonra davacı tarafından başka bir kişiye devredilirse, bu durumda devralmış olan kişi davacı yerine geçerek görülmekte olan davaya kaldığı yerden devam eder. Ancak bu halde davalı yeni davacıya karşı, kişisel savunma sebeplerini ileri sürebilir (Medeni Usul Hukuku Yetkin Yayınları 12. baskı Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammed Özeken sayfa 412. ve devamı).

Somut olayda dava … tarihinde harcı ödenerek yüklenici … Tarafından açıldıktan sonra … tarihinde düzenlenen temlikname ile davanın ilk olarak açıldığı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında davaya konusu yapılan alacaklar dava ve talep hakları ile birlikte 3. kişi …’e devredilmiştir. Temlikname adi yazılı düzenlenmekle birlikte davacı şirketin tasfiye memuru temlikname içeriğini … tarihli duruşmada imzalı beyanı ile kabul ettiğinden devir hukuken gerçekleşmiştir. Söz konusu belgenin başlığında temlikname yazılmış olmakla birlikte dava açıldıktan sonra yapıldığı ve içeriğinde davaya konu edilen hak ve alacakları talep ve dava haklarının da devredilmiş olduğu belirtildiğinden, dava konusunun devri belgesi niteliğindedir. Davacı yüklenici şirket tarafından dava açıldıktan sonra dava konusu (müdahil) …’e devredilmiş olduğundan … davacı yüklenici şirket yerine geçmiştir.

Bu durumda mahkemece dava açıldıktan sonra dava konusu hak ve alacakların tamamı …’e devredildiğinden, … HMK’nın 125/2. maddesi gereği dava açan yüklenici şirket yerine geçtiği, aktif dava ehliyeti bulunulduğu ve davaya kaldığı yerden devam edilmesi gerektiğinden işin esasına girilip taraf vekilleri toplandıktan sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davayı devralan …’in temyize itirazlarının kabulü ile kararın yararına BOZULMASINA, … TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan devralan …’e verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı temlik alan …’e geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 23.06.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Alacağın temliki yani alacağın devrinin düzenlendiği TBK 183. maddedeki düzenlemenin karşı anlamlarıyla da değerlendirilen hükümlerine göre asıl hukuki ilişkiye ilişkin sözleşmede, alacağın devrine ilişkin bir yasak var ise, veya devirin geçerli olabilmesi için alacaklının rızası şartı var ve bu rıza yok ise alacağın devrinin geçerli olduğundan söz edilemez. Alacağın devri Borçlar Hukukunda düzenlenmiş olup, maddi hukukla ilgili bir tasarruf işlemidir. Geçerliliği ve sonuçlarının da düzenlendiği kanundaki hükümlere göre değerlendirilmesi gerekir. TBK’da ayrıca özel bir düzenleme olmadığı için 183. ve devamı maddelerdeki geçerlilik koşulları her aşamada geçerli ve ileri sürülebilir olup, alacağın devrinin alacakla ilgili dava açıldıktan sonra olması 183. maddedeki koşulların aranmasından vazgeçilmesini gerektirmez.

Alacağın devri maddi hukuka ilişkin ise de bu devirin dava açıldıktan sonra olması halinde; davacı veya davalı sıfatlarının kimde olacağı, usule ilişkin hakların kim tarafından nasıl kullanılacağı ise usul hukukuna ilişkindir. Bu nedenle usul kurallarında dava konusunun alacaklı veya borçlu tarafından devri halinde yapılacak işlemlerin neler olduğuna dair düzenlemeler yer alır. Bu konuda HMK’da yer alan hüküm 125. madde olup, davacının dava konusunu devri ikinci fıkrada düzenlenmiştir. Buna göre; davanın açılmasından sonra, dava konusu davacı tarafından devredilecek olursa, devralmış olan kişi, görülmekte olan davada davacı yerine geçer ve dava kaldığı yerden itibaren devam eder.

Sözleşmede devir yasağı olsa bile bunu ileri sürecek olan, devire konu alacağın borçlusudur. Borçlu alacağın devri nedeniyle rızası bulunmadığını devrin geçerli olmadığını ileri sürmemiş ise bunun uyuşmazlık konusu olmadığı rızanın mevcut bulunduğunun kabulü gerekecektir. Alacağı devralan HMK 125. madde gereğince hemen davacı yerine geçer ve usulden doğan yetkileri kullanabilir ise de davalının kendisine karşı ve devreden alacaklıya karşı ileri sürebileceği def’i ve itirazlar ile de muhatap olacak ve sonucunda maddi hukuk anlamında talep edebileceği alacak bulunduğu ispatlandığı takdirde alacağa hükmedilecektir.

HMK 125. madde nedeniyle hemen davacı yerine geçmek ile TBK 183. maddedeki temlik nedeniyle alacaklı hale gelmek aynı sonuçları doğuran kurallar değildir. HMK’daki hükümler alacağın istenebilmesine ilişkin usul işlemlerini yapabilme yetkisi verir. Diğeri ise maddi hukuk anlamında alacağa sahip olma yetkisi verir. Davaya bakan hakimin davayı görüp yargılama yapmadan dava konusunun asıl sahibinin kim olduğunu saptaması mümkün değildir. Bu ancak verilecek kararın kesin hüküm haline gelmesi ile sağlanacaktır. Bu nedenledir ki dava konusunun devri halinde alacağı devralan, davacı yerine geçer delillerini ortaya koyar, davalı savunmalarına karşı delil ve beyanlarını bildirir ve sonuçta alacağın devrinin geçerli olduğunu da kanıtlayarak devraldığı alacak için lehine karar verilmesini isteyebilecektir. Bu işlemleri davacı olarak yapma yetkisi olmayan bir kimsenin alacağına kavuşabilmesi de mümkün olmadığından HMK 125. madde, maddi hukuk anlamında geçerli bir temlik olup olmadığına bakmaksızın davacı yerine geçme yetkisi vermektedir. Hemen davacı yerine geçme yetkisi verilmez ise alacağın varlığını devralanın ileri sürüp ispatlayabilmesi de mümkün olmaz. Dava konusunun devri usul hükmünün uygulanması için alacağın devrinin geçerli olması şartı yoktur. Ancak yargılamada maddi hukuk anlamında alacağın kendisi yönünden de istenebilirliği ispatlanmak zorundadır. HMK 125. maddenin amacı maddi hukukta yer alan alacağın temliki kurallarına bir sınır getirmek olmayıp, maddi hukuktan kaynaklanan alacağı talep etme ve ulaşabilmeyi kolaylaştırmaktır. Zaten usul hukukunda maddi hukuka ilişkin bir konunun bu kapsamda alacağın temlikinin düzenlenmiş olması da düşünülemez.

Somut olayda temlike konu sözleşmede alacağın devri yasağı bulunmakta olup, davalı bunu da ileri sürmüştür. Temlik alan HMK 125. madde gereğince davacı yerine geçmiş ve usul yetkilerini kullanmış ise de maddi hukuk anlamında alacaklı olduğunu yani geçerli bir temlikle davalıdan isteyebileceği alacak bulunduğunu kanıtlayamamıştır. Davalı ise sözleşmedeki devir yasağı nedeniyle temlik alacaklısı yeni davacının kendisinden talep edebileceği alacak bulunmadığını ispatlamış olup davanın reddi kararı doğru olduğu için hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.

Lawyer Antalya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

2 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

2 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

2 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

2 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

4 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

5 ay ago