Olaylar
Başvurucu, adına kayıtlı sosyal medya hesabından bir kısım terör örgütü lehine olduğu öne sürülen paylaşımlarda bulunulmasının duyulmasının ardından mahalle sakinleri tarafından alıkonularak darbedilmiştir.
Olayın kolluk birimlerine yansıması üzerine başsavcılık tarafından derhâl soruşturmaya başlanmış, başvuruya konu eylemden sorumlu olanların kimlikleri belirlenmiş, savunmaları alınmış, tanık beyanları tespit edilerek olaya ilişkin görüntü ve fotoğraflar incelenmiştir. Soruşturma sonucunda olayda sorumluluğu bulunanlar hakkında ceza davası açılmış, mahkemece yapılan yargılama neticesinde faillerin birlikte hareket ederek başvurucuyu hürriyetinden yoksun bıraktıkları ve vücudunda kemik kırığına yol açacak şekilde kasten yaraladıkları kanaatine varılmıştır.
Mahkeme, başvurucunun hürriyetinden yoksun bırakılması nedeniyle faillerin 3 yıl 4 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiş, ceza miktarının yasal sınırların üstünde olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB), hapis cezasının ertelenmesi veya para cezasına çevrilmesi hükümlerinin uygulanmadığını karar gerekçesinde açıklamıştır. Bununla birlikte başvurucunun basit sayılmayacak nitelikte yaralanması nedeniyle üç fail 11 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmış ise de ceza miktarının yasal sınırlar içinde olması nedeniyle hükümleri açıklanmamış, diğer dört fail hakkında HAGB uygulanamamasından dolayı verilen hapis cezaları 7.000 TL para cezasına çevrilmiştir. Anılan kararlar kesinleşmiştir.
İddialar
Başvurucu, üçüncü kişilerce gerçekleştirilen yaralama eylemine yönelik yapılan ceza yargılaması sonucunda sorumlu kişilerin eylemleriyle orantılı cezalandırılmaması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Kişi hakkında verilen HAGB kararı, ceza niteliğinde olmayıp kişiyi ceza tehdidi altında bırakmaktan ibarettir. Somut olayda olduğu gibi suçu işlediği mahkemece kabul edilen kişinin cezalandırılması ancak denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi şartına bağlanmakta, böylelikle sorumluluğu mahkeme kararıyla sabit olan eylemi -yeni bir suç işlemediği takdirde- fiilî olarak cezasız kalmaktadır. Kanun koyucunun, işlediği suçtan dolayı kişinin tekrar topluma kazandırılması amacıyla getirdiği bu cezasızlık kurumunun uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilirken her olayın somut koşulları çerçevesinde suçun niteliği ve mağdurun söz konusu suçtan etkilenme derecesiyle orantılı olarak yaptırımın caydırıcılığı hususunun da gözardı edilmeden yorumlanması gerekmektedir.
Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa’nın 17. maddesine aykırı muamelelerin kamu görevlileri tarafından değil de üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilmesi hâlinde devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında daha esnek davranılması anlaşılabilen bir olgudur. Öte yandan başvuruya yansıyan olaya özgü koşullar bir bütün hâlinde değerlendirildikten sonra ortaya çıkan sonucun Anayasa’nın 17. maddesinde koruma altına alınan hakkı zedeleyip zedelemediği değerlendirilmelidir.
Somut olayda yargılama sonunda yedi kişinin birlikte hareket ederek başvurucuyu bir süre meydanda alıkoyması eylemi üç yılı aşkın bir süreyle hapis cezasıyla cezalandırılırken başvurucunun topluluk içinde teşhir edilerek aynı kişiler tarafından burun kemiğinin kırılmasına ve vücudunda yaygın ekimoz oluşmasına sebep olacak şekilde darbedilmesi para cezası veya hapis cezası tehdidiyle cezalandırılmıştır. Dolayısıyla sonuç olarak yargı makamlarınca tespit edilen eylemler ile bu eylemlere verilen cezalar arasındaki orantısızlık/çelişki ilk bakışta dikkat çekmektedir. Söz konusu çelişkinin her iki suç bakımında da asgari ceza uygulamasını benimseyen mahkemenin cezaların bir kısmını yasal sınırlar içinde kalması nedeniyle paraya çevirmesi veya hükmü açıklamaması tercihinde bulunmasından kaynaklandığı açıktır.
Daha önemli olan husus, olayın tartışma anında anlık bir öfke ile gerçekleşen basit fiziksel müdahale sonucu yaralama eylemlerinden ayırt edilmeksizin gelişimindeki vahamet ile başvurucu ve toplum üzerindeki olası etkileri dikkate alınmaksızın alt sınırdan ceza tayinine gidilerek yasal indirimler uygulandıktan sonra üç faile verilen hapis cezasının daha önce suç işlemedikleri gerekçesiyle açıklanmaması, diğer dört failin cezasının ise daha önce suç işlemiş olmaları nedeniyle -HAGB kurumunun uygulanamayacak olması nedeniyle- para cezasına çevrilmesi yargı makamlarının başvuru konusu olaya hoşgörüyle yaklaştığı izlenimi uyandırmaktadır.
Sonuç olarak mahkemenin ceza tayini ve HAGB ya da verilen hapis cezasını para cezasına çevirme hususlarında takdir yetkisi bulunduğu hâlde verdiği kararla bu yetkisini, söz konusu eylemlere hiçbir şekilde müsamaha edilmeyeceğini göstermek için kullanmadığı değerlendirilmiştir. Olaya özgü koşullar nedeniyle başvurucuya yönelik gerçekleşen eylemin ağırlığı karşısında eylemi yapanların eylemleriyle orantılı sayılmayacak şekilde cezalandırılmasına ilişkin verilen kararın bireylerin kötü muamele yasağına karşı korunması amacıyla alınan caydırıcı yasal önlemleri etkisiz kıldığı sonucuna varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…