Olaylar
Başvurucu, Kadıköy İskele Meydanı’nda bir etkinlik gerçekleştirmek için Valiliğe bildirimde bulunmuştur. Valilik, anılan yerin 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca belirlenen toplantı alanlarından biri olmadığı ve daha önce belirlenen alanlar dışında düzenlenecek etkinliğin aynı Kanun’un 23. maddesi uyarınca -salt bu nedenle- kanuna aykırı sayılacağı gerekçeleriyle talebi reddetmiştir. Başvurucunun idari işlemin iptali için açtığı dava reddedilmiştir. Bunun üzerine başvurucu, temyiz başvurusunda bulunmuş; Danıştay temyize konu kararın usul ve hukuka uygun olduğu gerekçesiyle onanmasına karar vererek talebi kesin olarak reddetmiştir.
İddialar
Başvurucu, toplantı için tercih edilen mekânın mahalli mülki amir tarafından belirlenen toplanma ve yürüyüş güzergâhlarından olmadığı gerekçesiyle izin verilmemesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Toplantı ve gösterinin düzenlenmesi ile hedeflenen amaçlarına ulaşılabilmesi için önemi gözetildiğinde mekân seçim serbestîsinin soyut ve kategorik olarak yasaklanması Anayasa bakımından kabul edilemez. Nitekim toplantının hedef kitlesinin ilgisini çekebilmek için belli yerlerde yapılması gerekebilir. Bu nedenle hangi mekânın toplantıya en uygun olacağını seçme serbestîsi toplantının düzenleyicilerine tanınmalıdır. Dolayısıyla kamu otoritelerinin bu yöndeki sınırlamaları somut olayın koşullarına göre demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmalıdır.
Ayrıca 2911 sayılı Kanun’un 6. maddesinin birinci fıkrasında, toplantıların ve gösteri yürüyüşlerinin her yerde yapılabileceği belirtildiğinden toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekân her yer olarak saptanmıştır. Dolayısıyla tüm kamusal alanlar toplantı düzenlenmesi için açık ve mevcut olmalıdır. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenebilecek mekânların idare tarafından önceden belirlenmesi, diğer mekânlarda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenemeyeceği anlamına gelmemektedir.
Somut olayda Valilik; başvuruya konu toplantının içeriğini, şeklini, amacını, süresini, katılımcı sayısını, güvenlik riski taşıyıp taşımadığını, gündelik yaşamı aşırı ve katlanılamaz düzeyde zorlaştırıp zorlaştırmayacağını ve bu yer dışında alternatif bir mekânın toplanma hakkını etkisiz hâle getirip getirmeyeceğini esas alarak bir değerlendirme yapmamıştır. Aksine yalnızca toplantı mekânının idare tarafından belirlenen mekânlardan olmadığına dayanmış ve menfaatler arasında adil bir denge kurma çabasına girmemiştir. Dolayısıyla Valiliğin işleme dayanak kanuni düzenlemenin asıl amacının toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının etkin kullanımının sağlanması olduğunu gözetmeden, kanuni sınırlama maddesini geniş yorumlayarak idari işlem tesis ettiği değerlendirilmiştir.
Bu doğrultuda kamu otoriteleri barışçıl toplanma hakkını korumak amacıyla alacakları diğer tedbirlerin yanı sıra hakka yönelik makul olmayan sınırlamalar içeren gizli engellere sebebiyet verecek uygulamalardan da kaçınmalıdır. Bilhassa başvurucunun mekân belirleme serbestîsine yapılan müdahalenin zorunlu sosyal ihtiyaçtan kaynaklandığının ortaya konulması ve bunun ispatı, müdahale eden Valilik ve müdahaleyi denetleyen idari yargıya düşmektedir. Hakka müdahale ederken keyfîliği önlemek ve yapılan müdahalenin haklılığını ortaya koymak amacıyla anılan merciler, somut olaya benzer olaylarda yalnızca toplantı mekânının belirlenen toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhlarından olmadığı şeklinde kategorik bir sınırlama yerine her durumda somut koşulları gözeterek ayrı ayrı değerlendirme yapmalıdır. Başvuruya konu olayda olduğu gibi demokratik toplum bakımından müdahalenin gerekliliği yönünden değerlendirme yapılmadan 2911 sayılı Kanun’daki düzenlemelerin lafzi yorumuyla, Valilikçe belirlenen mekânlar haricinde toplantı ve gösteri yürüyüşü imkânının ortadan kaldırılması şeklindeki bir uygulama toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına örtülü bir sınırlama oluşturur.
Bununla birlikte idare mahkemesi de idari işlemin hukuka uygun olduğunu değerlendirmiş ancak bu sonuca nasıl vardığını gerekçelendirme çabası içine girmemiş, denetiminin kapsamı idari işlemin kanuna uygunluğunun incelemesi ile sınırlı kalmıştır.
Diğer yandan toplantının doğaya verilen zararlara dikkat çekme amacıyla yapıldığını belirten başvurucu, idarece zorunlu olarak sunulan toplanma alanlarının çevre ve şehircilik ilkelerine aykırı nitelikte olduğunu, dolayısıyla toplanmanın amaçlarıyla bağdaşmadığını ileri sürmüş ise de idari yargı mercii bu hususta da herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapmamıştır.
Sonuç olarak başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…