Bilgi Deposu

BANKA VEYA KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASI SUÇUNUN DOLANDIRICILIK SUÇUYLA İLİŞKİSİ

Dolandırıcılık hileli hareketlerle kişinin kendisi veya üçüncü kişi lehine haksız menfaat temin etmesi olup TCK madde 158/1-f’de dolandırıcılık suçunun, “bilişim sitemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” işlenmesi; TCK madde 158/1-j’de ise “banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla” işlenmesi halleri düzenlenmiştir. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu ile banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçu incelenmelidir.

Banka veya kredi kartı hileli davranışlar ile elde edilmiş ise bu hareket bakımından dolandırıcılık mevcut iken, bu şekilde ele geçirilmiş kartın kullanılması halinde ise m.245/1’de yer alan suç oluşur. Yargıtay, bazı ilk derece mahkemeleri tarafından TCK madde 158/1-f ya da madde 158/1-j kapsamında değerlendirilen fiillerin aslında banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde görüş bildirmiştir. Yargıtay 2007 tarihinde verdiği bir kararda bu hususu şöyle dile getirmiştir: ,”…. Hükümlü T….P….’ın hükmü temyiz eden katılan banka müşterilerine ait kredi kartlarındaki bilgileri kopyalamak suretiyle sahte olarak ürettiği kartları kullanarak banka zararına ve kendi yararına menfaat sağladığı iddia ve kabul olunması karşısında ;fiilin, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 245. maddesinde tanımlanan “banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” suçunu oluşturduğu gözetilmeden, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesi hükmü doğrultusunda karşılaştırmanın anılan madde yerine 158/1-f maddesi nazara alınarak yapılması…”

Yargıtay 11.Ceza Dairesi, Ceza Genel Kurulunun 2008 tarihinde verdiği karara kadar, TCK madde 245’in madde 158/1-j bakımından daha ağır cezayı gerektiren özel bir düzenleme olduğunu belirtmiş, 2008 yılında verilen bu karardan sonra ise söz konusu halleri, TCK madde 245 kapsamında değerlendirmiştir. Ancak Yargıtay 2019 tarihli bir kararında görüş değiştirerek eylemin nitelikli dolandırıcılık suçu oluştuğuna yönelik verdiği kararında şöyle denilmektedir; “Suç tarihinde sanığın katılanı telefonla arayarak kendisinin yapı kredi bireysel yaşam sağlık hizmeti çalışanı olduğunu söyleyip,” sağlık hizmetinizin iptal edilmesini istemişsiniz paranızı kartınıza geri yükleyeceğiz” diyerek kart bilgilerini aldığı ve karttan 2.000 TL para çekildiği iddia olunan olayda; sanığın kendisini sigorta çalışanı olarak tanıtması karşısında eylemin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-L maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu nedenle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca bozulmasına, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 20/06/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi”.

Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir  diğer kararında da şöyle denilmektedir: “Oluşa, katılanın beyanına, sanık savunmasına ve tüm dosya kapsamına göre; suç tarihinde katılanın kullanmakta olduğu cep telefonunun 0850 … numaralı telefondan arayan bir şahsın Finansbank’ın yan kuruluşu olarak tanıttığı, sağlık hizmeti verdiklerini söylediği, katılanın İş bankasına ait 54….. kart numaralı kredi kartı bilgilerini paylaştığı, katılanın adına … Grup Sağlık ve Danışmanlık Hizmetleri tarafından sağlık hizmetleri sözleşmesi gelmesi üzerine hesabını kontrol ettiğinde kredi kartından 911,45 TL tutarında bir çekim yapıldığı iddia olunan olayda, sanığın savunmasında, Sağlık Bakanlığından onaylı N…..isimli sigorta şirketinin poliçelerini pazarladıklarını belirtmesi ve katılanın İş Bankasına ait kredi kartına ilişkin istenen tüm bilgileri rızası ile vermesi, işleminde 3D güvenlikli sistem ile yapıldığı ve 3D şifresinin katılana ait telefona gönderildiğinin 06.04.2016 tarihli İş bankası yazısı ile sabit olması karşısında, sanığın ve N…. firmasının sigorta ve Check-Up hizmeti vermeye yetkili olup olmadığının Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğüne sorularak, sanığın şirketi ile N… firması ile arasında bir sözleşme olup olmadığı araştırıldıktan sonra, sanığın bahsedilen yetkisi bulunduğu takdirde eyleminin suç oluşturmayacağı, böyle bir yetkisi olmadığı takdirde sanığın eyleminin TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde TCK’nın 245/1. madde ve fıkrasında tanımlanan banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçundan mahkumiyetine hükmedilmesi, yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMK’nın 302/2. maddesi gereğince bozulmasına, 10.02.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi”.  

Dolandırıcılık suçunun varlığından bahsedilebilmek için hileli davranışlarla gerçek bir kimsenin aldatılmış olması gereklidir. Dolayısıyla hileli davranışlar insana yönelik olmalıdır. Yargıtay 2009 tarihinde verdiği bir kararda bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için hilenin gerçek kişiye yöneltilerek aldatılması ve bu işlemler sonucunda onun veya başkasının zararına olarak sanığın veya bir başkasının lehine haksız yarar sağlaması gerekli olup, somut olayda; sanığın kendine ait POS cihazlarından sahte kredi kartları ile işlem yaptığının iddia ve kabul olunması karşısında, gerçek kişiye yöneltilen hile ve desise bulunmadığından yüklenen fiilin suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nın 525/b-2(5237 sayılı Yasanın 245/3) maddesinde öngörülen bilişim suçunu oluşturduğu gözetilmeden…”

TCK madde 158’de düzenlenen nitelikli hallerde ise hileli davranışlar bilişim sistemine yöneliktir. Bilişim sisteminin yani makinenin aldatılmasından ise söz edilemez. Oysaki failin muhatabı konumundaki gerçek bir kimseyi aldatmaksızın, banka veya kredi kartlarını kötüye kullanarak menfaat elde etmesi halinde TCK madde 245 hükmü uygulama alanı bulur. Diğer bir ifadeyle, gerçek bir kişi ile karşı karşıya gelmeden, sadece bilişim sistemi kullanılarak doğrudan doğruya çıkar elde edilmektedir.

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.03.2010 gün, 2010/17-65 esas-karar no’lu ve 04.03.2014 gün, 1439/104 sayılı ilamında belirtildiği üzere, banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçu, yasadaki düzenleniş şekli göz önüne alındığında banka veya kredi kartının hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi durumunda oluşabilecek hırsızlık, yağma, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık gibi suçlar ile banka veya kredi kartlarını kötüye kullanma suçu arasında gerçek içtima kuralının uygulanarak failin her bir suçtan ayrı ayrı cezalandırılması gerekmektedir. Uygulamada özellikle banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunun işlenebilmesi için kartın ele geçirilmesine yönelik ilk suçun dolandırıcılık mı yoksa hırsızlık mı olduğu birbirine karıştırılmaktadır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir; “ 5237 sayılı TCK’nın 245/1’inci maddesindeki “her ne surette olursa olsun” ifadesinin ise banka veya kredi kartlarının sadece hukuka uygun yollardan ele geçirilmesini kapsadığı cihetle, suç tarihinde sanıkların bulunduğu ATM’ye gelen müştekinin para çekimine yardımcı olmaları için kartını sanıklara vermesi, sanıkların el çabukluğu ile kartı ATM’ye takmış gibi yaparak bankomatın kartı yutmuş olduğunu müştekiye söylemeleri, müştekinin bankomattan ayrılması üzerine ellerindeki kartla müştekinin hesabından para çekmeleri şeklinde gerçekleşen eylemde, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı, ancak sanıkların, katılanın ekonomik değer taşıdığından kuşku bulunmayan menkul mal niteliğindeki kredi kartını sahibinin rızası dışında alması eylemlerinin hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden,  yazılı şekilde karar verilmesi, yasaya aykırılık oluşturmaktadır”

 

Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.

Barış kaya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago