T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2015/11083
Karar: 2016/4043
Karar Tarihi: 07.03.2016
ALACAK DAVASI – BANKA KREDİ KARTI UYUŞMAZLIKLARINDA GÖREVLİ MAHKEME – DAVA TARİHİ İTİBARİYLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞU – GÖREV HÜKÜMLERİNİN YORUMUNDA YANILGIYA DÜŞÜLEREK HÜKÜM KURULMASININ İSABETSİZ OLUŞU
ÖZET: Somut olayda dava tarihinin 26.06.2012 olduğu gözetildiğinde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden açıklanan görev hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
(4077 S. K. m. 10/A, 23) (6502 S. K. m. 3, 4, 73, 83, Geç. m. 1) (5464 S. K. m. 43, 44) (6102 S. K. m. 4, 5) (6762 S. K. m. 4, 5) (6100 S. K. m. 2, 447, Geç. m. 1) (5411 S. K. m. 142)
Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Karar: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 30.03.2005 tarihinde imzalanan sözleşme ile verilen kredi kartının sözleşme hükümlerine aykırı kullanılması üzerine ihtarname ile hesabın kat edildiğini, verilen sürede borç ödenmediğinden İstanbul 31. İcra Müdürlüğü’nün 2011/5501 sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalının akıl hastası olduğunu ileri sürerek takibin iptali istemiyle icra hukuk mahkemesinde şikayet davası açtığını, davalı hakkındaki vasilik kararının 01.09.2011 tarihinde kaldırıldığını, davalının 2008 yılına kadar hiçbir sorun yaşanmadan borcunu ödediğini, bu tarihten sonra herhangi bir ödemenin yapılmamış olduğunu, davalının TMK’nun kendisine verdiği hakkı kötüye kullanarak fiil ehliyeti bulunmadığını öne sürüp borçtan kurtulmaya çalıştığını, icra hukuk mahkemesinin şikayet davasının haksız olduğunu kabul ederek davayı reddettiğini ileri sürerek, şimdilik 38.950,60-TL alacağın işleyecek akdi faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, 8 yıl süreyle vesayet altında kaldığını, fiil ehliyetinin bulunmadığını, istenilen alacağın hukuken yok hükmünde olduğu ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, tam ehliyetsizlerin mümessilin izni olsa da hukuki muameleler yapamayacağı ve yapılan işlemlerin geçersiz olacağı, ancak verilmiş olan şeyin iadesinin talep edilebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 14.630,42 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Türkiye’de kredi kartları ile ilgili ilk yasal düzenleme 14.03.2003 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 4822 sayılı yasa ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a “Kredi Kartları” kenar başlıklı 10/A maddesi eklenmek suretiyle yapılmıştır. Böylece kredi kartları 4077 sayılı TKHK kapsamına alınmıştır. 4077 sayılı yasanın “Tüketici Mahkemeleri” başlıklı 23. maddesinde, davayı açanın sıfatına bakılmaksızın bu kanundan doğan uyuşmazlıkların tüketici mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır.
01.03.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 44. maddesinde ise, 4077 sayılı yasadaki düzenlemeden farklı olarak davayı açanın sıfatına göre değişen bir görev düzenlemesine gidilmiştir.
5464 sayılı BKKKK’nun 44/1. maddesine göre: ”Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 22. ve 23. maddeleri hükümleri uygulanır.” Belirtilen yasal düzenleme ile tüketici sıfatını haiz kart hamilleri tarafından kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) aleyhine kredi kartı uyuşmazlığı nedeniyle açılacak davalarda tüketici mahkemeleri görevli kılınmıştır. Bu konuda uygulama birliği bulunduğundan tartışma da yaşanmamıştır.
Tartışma, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesindeki görev düzenlemesi ile ilgili olarak karşımıza çıkmıştır. Tartışmaların konusunu iki farklı görüş oluşturmaktadır. Bir görüşe göre; banka kredi kartı sözleşmeleri 6102 sayılı TTK’nun 4/1-f maddesinde düzenlenen bankacılık işlemlerinden olup mutlak ticari davalardan sayıldığından kredi kartı uyuşmazlıkları nedeniyle kart çıkaran kuruluşlarca (bankalarca) kart hamilleri aleyhine açılan davalarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Diğer bir görüşe göre; 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde, 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıfta bulunulmuş olup, HMK’nun 447/2 maddesi uyarınca “1086 sayılı HUMK’na yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı”, HMK’nun 2. maddesinde ise “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesi” olduğunun hükme bağlandığı, ticari davaların usul kanunlarında değil, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlendiği gözetildiğinde kart çıkaran kuruluşlarca tüketici sıfatını haiz kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 07.02.2007 tarih ve 2007/19-50 E, 2007/50 K sayılı kararında, bankalarca kart hamilleri aleyhine açılacak davalarda ticaret mahkemelerinin değil genel mahkemelerin, somut olayda dava değerine göre asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu açıkça belirtmiş ve ikinci görüşü benimsemiştir.
Görevin belirlenmesinde, 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte kalan 1086 sayılı HUMK dönemi ile bu tarihten sonra yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK döneminde açılan davalar bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmasında fayda vardır.
Tekrar etmek gerekirse, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde “1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine” atıf yapılmıştır. 01.10.2011 tarihine kadar yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’un göreve ilişkin hükümleri anılan kanunun 1-8. maddelerinde düzenlenmiştir. HUMK’un 8/1. maddesine göre mal varlığına ilişkin davalar yönünden görevli mahkeme dava değerine göre belirlenmekte ve yasada öngörülen ve her yıl yeniden değerleme oranına göre arttırılan değeri geçmeyen davalar sulh hukuk mahkemelerinde, belirli değerin üzerindeki davalar ise asliye hukuk mahkemelerinde görülmekteydi. Ayrıca, o dönemde yürürlükte olan TTK’nun 5. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olduğundan süresinde iş bölümü itirazı olmadıkça hakim, görevsiz olduğunu gerekçe göstererek res’en gönderme kararı verememekteydi. Hakimin iş bölümü itirazına rağmen davaya devam edip uyuşmazlık hakkında esastan karar vermesi ise tek başına bozma sebebi sayılmamaktaydı. (6762 sayılı TTK madde 5).
Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK’nun geçici 1. maddesindeki “Bu kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz” hükmü de gözetildiğinde, 01.10.2011 tarihinden önceki uyuşmazlıklarda, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 1-8. maddeleri uyarınca dava tarihindeki dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirlenecek, ancak 6762 sayılı TTK’nun 5. maddesindeki iş bölümü itirazı ile ilgili hüküm de görevin tespitinde gözetilecektir. Buradan hareketle, 01.10.2011 tarihinden önce bankalar tarafından kart hamili aleyhine açılacak davalarda genel mahkemeler (dava değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemeleri) görevli olmakla birlikte, dava asliye ticaret mahkemesine açılmış ve süresinde iş bölümü itirazında bulunulmamış ise davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacak, ancak süresinde iş bölümü itirazında bulunulmuş ise dosyanın genel görevli (sulh veya asliye hukuk) mahkemesine gönderilmesine karar verilecektir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK, dava değerine göre görev belirlemenin uygulamada birçok sorun yarattığı, bu ayrımın pratik olmadığı ve ihtiyaçlara da tam olarak cevap vermediği gerekçeleriyle miktar ayrımı yapılmaksızın kanunlarda belirtilen istisnalar dışında mal varlığına ilişkin davalarda asliye hukuk mahkemelerini asıl mahkeme haline getirmiştir. Buna göre, 01.10.2011 tarihinden sonra açılacak mal varlığına ilişkin davalarda HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde 6335 sayılı yasayla değişiklik yapılarak asliye ticaret mahkemesiyle asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüştür. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan davanın her safhasında mahkemece res’en gözetilmelidir. Ancak 6335 sayılı kanunla 6102 sayılı kanuna eklenen geçici 10. maddede görev düzenlemesinin bu kanunun yürürlüğünden önce açılmış olan davaları etkilemeyeceği hükme bağlanmıştır.
Bu yasal düzenlemeler karşısında, kart çıkaran kuruluşlar (bankalar) tarafından kart hamilleri aleyhine açılan davalarda 5464 sayılı yasanın 44/2 maddesi uyarınca 1086 sayılı HUMK’un görev ve yetkiye ilişkin hükümlerine atıf yapıldığına, HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca bu atfın HMK’nun ilgili hükümlerine yapılmış sayılacağına, gerek HUMK’un göreve ilişkin 1-8. maddelerinde, gerekse HMK’nun 1-4. maddelerinde genel mahkemelerin görevleri düzenlenmiş olup ticaret mahkemelerinin görevine ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiş olmasına, ticaret mahkemelerinin görevinin (6762 sayılı TTK’nun 5.) 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesinde düzenlenmiş bulunmasına, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesinde ise TTK’nun göreve ilişkin hükümlerine herhangi bir atıf yapılmamasına göre 01.10.2011 tarihinden önceki davalar bakımından dava değerine göre sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğunun kabulü gerekir.
Yeri gelmişken bu kuralın istisnalarına da değinmek gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesinde; “kanunlarda aksine bir düzenleme bulunmadıkça” ifadesine yer verilmiştir. Aksine düzenleme, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1 ve 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde yer almaktadır.
Gerçekten 5464 sayılı BKKKK’nun 43. maddesinde; “Bu kanunun 8. maddesinin ikinci fıkrası, 9’uncu, 12’inci, 24’üncü, 25’inci, 26’ıncı ve 44’üncü maddesi hükümleri tacirlere verilen kurumsal kredi kartları hakkında uygulanmaz.” hükmü getirilmiştir. Görüldüğü gibi, kanun koyucu, tacirlere verilen kredi kartları ile tüketiciye verilen kredi kartları hakkındaki uyuşmazlıklarda görev yönünden farklı bir düzenlemeyi benimsemiş, tacirlere verilen kredi kartları bakımından 6762 sayılı TTK’nun 4/1-6 (6102 sayılı TTK’nun 4/1-f) maddesindeki ticari dava tanımına uygun olarak 5. madde uyarınca asliye ticaret mahkemelerinin görevli olacağı hususunu istisnai bir şekilde hükme bağlamıştır.
Belirtmek gerekir ki, kanun koyucu, 5464 sayılı BKKKK’nun 44/2. maddesi kapsamındaki davaların da asliye ticaret mahkemelerinde görülmesini amaçlamış olsaydı aynı kanunun 43. maddesine, tacirlere verilen kurumsal kredi kartları ile ilgili bu istisna hükmünü koymazdı.
İkinci bir istisna da, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesi hükmüyle getirilmiştir. Buna göre “Fon, fon bankaları ve faaliyet izni kaldırılan bankaların iflas ve tasfiye idareleri tarafından açılacak hukuk davalarına asliye ticaret mahkemesi tarafından bakılır. O yerde, birden fazla asliye ticaret mahkemesi bulunması halinde bu davalar (1) ve (2) numaralı asliye ticaret mahkemesinde görülür.” Belirtilen yasa hükmüne göre, kredi kartı uyuşmazlığından doğan dava, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 142/1. maddesinde öngörülen kurum, kuruluş ya da bankalar tarafından açılmışsa görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. O yerde birden fazla asliye ticaret mahkemesi varsa 1 ve 2 nolu asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Anılan yasa hükmündeki görev kamu düzenine ilişkin ve emredici nitelikte olduğundan mahkemece res’en gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 01.10.2011 tarihine kadar olan dönemde bankalarca kredi kartı hamilleri aleyhine açılan ve yukarıdaki istisnalar dışında kalan davalarda görevli mahkeme, dava değerine göre genel mahkemeler sıfatıyla sulh veya asliye hukuk, bu tarihten sonraki davalarda ise 6100 sayılı HMK’nun 2/1. maddesi uyarınca dava değerine bakılmaksızın asliye hukuk mahkemesidir. Nitekim yukarıda tarih ve numarası yazılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararında da bu husus açıkça belirtilmiştir.
Kuşkusuz, 28.11.2013 tarihli ve 28835 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı tarihinden itibaren 6 ay sonra yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra oluşan banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkeme, anılan kanunun 3/1-k-l, 4/3, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde belirlenmelidir.
Mahkemece, somut olayda dava tarihinin 26.06.2012 olduğu gözetildiğinde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gözetilmeden açıklanan görev hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 07.03.2016 gününde oybirliği ile, karar verildi.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…