T.C. YARGITAY
8. Hukuk Dairesi Esas No :2015/11101
Karar No :2017/2353
Karar Tarihi :23.02.2017
MAL REJİMİNİN TASFİYESİ VE ALACAK DAVASI – BAĞIŞ YÖNÜNDEKİ
KARİNENİN AKSİNİN DAVACI TARAFÇA KANITLANAMADIĞI – ARSANIN
İNTİKALİNİN BAĞIŞ OLMASI NEDENİYLE DAVALININ KİŞİSEL MALI
OLDUĞUNUN GÖZETİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Bağış yönündeki karinenin aksi davacı tarafça kanıtlanamadığından bu arsanın intikalinin
bağış olması nedeniyle arsanın davalının kişisel malı olduğu hususu hesaplamada göz önünde
bulundurulmalıdır. Mahkemece zemin bedeli düşüldükten sonra kalan muhdesatların değeri üzerinden
hüküm kurulması gerekirken, zemin bedelinin de hesaplamaya dahil edilerek hüküm kurulması doğru
olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
(4721 S. K. m. 179, 202, 225) (743 S. K. m. 170) (4722 S. K. m. 10) (6100 S. K. m. 33) (YİBK.
01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.) (YİBK. 27.03.1957 T. 1956/12 E. 1957/2 K.) (YHGK. 26.06.2013
T. 2012/8-1137 E. 2013/879 K.)
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece,
davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece
dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Davacı … vekili, dava dilekçesinde belirtilen taşınmaz nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile alacak
isteğinde bulunmuştur.
Davalı …, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, dava konusu taşınmaz için hesaplanan 25.665,00-TL
katılma alacağının karar tarihinden itibaren başlayacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar
verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller
mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı
vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun
maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava,
artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.
Somut olaya gelince; eşler, 23.11.1989 tarihinde evlenmiş, 20.09.2010 tarihinde açılan boşanma
davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının
açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri
sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal
ayrılığı (743 sayılı TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 132 ada 1 parsel sayılı taşınmaz, eşler arasında
edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 12.07.2006 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına
tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır
(TMK 179.m).
Tüm dosya kapsamı ve incelenen evraklardan; dava konusu edilen 132 ada 1 parsel sayılı taşınmazın
arsasının 12.07.2006 tarihinde davalının annesi tarafından davalıya satış gösterilmek suretiyle
devredildiği anlaşılmaktadır.
Davalı tanık beyanları, dava konusu taşınmaza ait kadastro tutanağı, tapu kaydı, resmi senet ile tüm
dosya kapsamı ve hayatın olağan akışına göre, tapuda satış gösterilse bile annesinin davalıya satışı
bağış niteliğindedir. (YİBK 01.04.1974 tarih 1/2 sayı; 27.03.1957 tarih 123/2 sayılı) Yargıtay’ın ve
Dairemiz’in kabulü bu yöndedir. İspat yükümlülüğü olağan durumun aksini ileri süren taraftadır. (HGK
26.06.2013 tarih 1137/879 sayı).
Somut olayda da; bağış yönündeki bu karinenin aksi davacı tarafça kanıtlanamadığından bu arsanın
intikalinin bağış olması nedeniyle arsanın davacının kişisel malı olduğu hususu hesaplamada
göz önünde bulundurulmalıdır. Mahkemece zemin bedeli düşüldükten sonra kalan muhdesatların
değeri üzerinden hüküm kurulması gerekirken, zemin bedelinin de hesaplamaya dahil edilerek hüküm
kurulması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle hükmün
6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca
BOZULMASINA, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle
reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren
ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene
iadesine, 23.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…