Yargı Kararları

Bağış İle Edinilen Taşınmazın Kişisel Mal Olması ve Tasfiyeye Dahil Edilememesi

T.C                                                                                                                                                                                                                                                                              YARGITAY
8. Hukuk Dairesi

Esas No:2015/7405
Karar No:2017/369
Karar Tarihi: 17.01.2017

MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI – BÜRO NİTELİĞİNDEKİ
TAŞINMAZIN BAĞIŞ SURETİYLE EDİNİLMESİ NEDENİYLE DAVALININ
KİŞİSEL MALI OLDUĞU VE TASFİYEYE DAHİL EDİLEMEYECEĞİ –
DAVACI TARAFIN ALACAK TALEBİNİN KABULÜ İLE KARAR
VERİLMESİNİN İSABETSİZLİĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Mahkemece, büro niteliğindeki taşınmaz yönünden bağış suretiyle edinilmesi nedeniyle
davalının kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilmeden davacı tarafın alacak
talebinin kabulü ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
(6098 S. K. m. 285)
Dava ve Karar: Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davalı vekili
tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Davacı … vekili, müvekkilinin astsubay olarak görev yaptığını, davalının ise ev hanımı olup hiç
çalışmadığını, evlilik birliği içinde bedeli davacı tarafından ödenerek satın alınıp davalı adına
kaydedilen bir adet mesken, bir adet büro ve banka hesabındaki paralar bulunduğunu belirterek mal
rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak suretiyle katkı payı, katılma alacağı ve değer
artış payının faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş olup; harca esas değer 5.000,00 TL olarak
bildirilmiştir. 18.03.2014 tarihli açıklama dilekçesi ile, ev yönünden 500,00 TL, büro yönünden
3.000,00 TL, … para yönünden 750,00 TL, Bank Asyadaki para yönünden 750,00 TL olmak üzere talep
miktarlarını açıklamış; 17.02.2015 tarihli usulüne uygun harcını yatırdıkları ıslah dilekçesi ile de ev
yönünden 60.500,00 TL, büro yönünden 17.000,00 TL olarak talep miktarını arttırmışlardır.
Davalı … vekili, davaya konu evin düğünde takılan ziynetlerin bozdurulması ve davalının babasının
maddi yardımıyla satın alındığını, büronun davalının babası tarafından kızına devredildiğini ve
büronun satılarak parası ile davaya konu evin tadilatı, müşterek çocukların zaruri giderleri ve eğitim
masraflarının harcandığını, davacının malvarlığının edinilmesinde hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile mesken yönünden 60.500,00 TL’sı katkı payı alacağı, büro
yönünden 17.000,00 TL katılma alacağı, banka hesaplarına yönelik 47,47 TL katılma alacağının karar
tarihinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye
talebin reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller
mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı
vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- Davalı vekilinin büroya yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Bağış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 285 vd maddelerinde düzenlenmiştir. 285. Maddesine göre
bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız
olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık almaksızın,
bağışlayanın malvarlığında bir artış sağlamak zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli
değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir. (Aydoğdu, Murat/Kahveci Nalan: Türk Borçlar Hukuku
Özel İlişkileri, İzmir 2013, s. 344, Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel hükümler, 6. B., İstanbul
2002, s. 222).
Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkça ortaya konabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde
de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzese de kazandırmanın salt
bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirilmez. Devredene ağır
yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak nitelendirmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve
iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Yargıtayın ve Dairenin yerleşmiş uygulamalarına göre, eşlerden birinin anne veya babalarından gelen
mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi, mal bağış olarak değerlendirilmektedir. Bu
tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu karinenin
aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla
yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir. Anne yada
babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değilde gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş,
başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı
delillerle ispatlamalıdır.
Somut uyuşmazlığa gelince; taraflar, 16.05.1995 tarihinde evlenmiş, 17.09.2012 tarihinde açılan
boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 20.02.2014 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır.
Tasfiyeye konu 7 nolu büro niteliğindeki taşınmaz tapuda davalının babası dava dışı …adına kayıtlı
iken evlilik birliği içinde 03.09.2007 tarihinde satış yolu ile davalı adına tescil edilmiş, 03.08.2012
tarihinde ise satış yolu ile dava dışı üçüncü bir şahsa tapuda devredilmiştir.
Mahkemece, büro davalının edinilmiş malı olarak kabul edilip davacı lehine alacağa hükmedilmiş ise
de gerekçe dosya kapsamı ile örtüşmemektedir. Babasından davalıya yapılan bu devrin yukarıda
açıklanan ilkelerden anlaşılacağı üzere bağış olarak kabulü gerekir. Bu fiili karinenin aksini ispat yükü
davacı taraftadır. Davacı taraf her ne kadar parası ödenerek büronun davalının babasından satın
alındığını iddia etmiş ise de satış işleminin gerçek olduğunun dosya kapsamından ispatlanamadığı
anlaşılmaktadır.Mahkemece, büro niteliğindeki taşınmaz yönünden bağış suretiyle edinilmesi nedeniyle davalının
kişisel malı olduğu ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği gözetilmeden davacı tarafın alacak talebinin
kabulü ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş,bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin yazılı
temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi
yollaması ile HUMKnun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda
(1). bentte gösterilen nedenle reddine, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire
ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve
peşin harcın istek halinde iadesine 17.01.2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Alanya Lawyer

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

3 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

3 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

3 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

6 ay ago