Bilgi Deposu

Avukatın Azledilmesi ve Sonuçları

GENEL OLARAK

Azil, avukata verilen vekaletnamenin veya temsilciye verilen temsil belgesinin belli gerekçelerle sona erdirilmesi işlemidir. Avukatın azledilmesi, Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret istiyemez ve peşin aldığı ücreti geri vermek zorundadır. Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez. Anlaşmaya göre avukata peşin verilmesi gereken ücret ödenmezse, avukat işe başlamakla zorunlu değildir. Bu sebeple doğabilecek her türlü sorumluluk iş sahibinindir. Yazılı sözleşmedeki diğer ödeme şartlarının yerine getirilmemesinden dolayı avukat işi takip etmek ve sonucunu elde etmekten mahrum kalırsa sorumluluk bakımından aynı hüküm uygulanır.”

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, avukatın haklı sebep olmaksızın azli halinde, avukatlık ücretinin tamamı ödenir, ancak avukat kendi kusur veya ihmalinden dolayı diğer bir deyişle haklı sebeple azledilmiş ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez.[1]

Yukarıdaki açıklamalar ışığında, avukatın azlinde haklı sebepler, avukatı azledebilecek kişi/kişiler, avukatı azletmek için başvurulacak yer ve azil durumunda vekalet ücretinin akıbeti aşağıda ayrıntılı şekilde ele alınacaktır.

  1. AVUKATIN AZLİNDE HAKLI SEBEPLER

Avukatlık Kanunu’nun avukatın yükümlülükleri ve Türk Borçlar Kanunu’nun vekilin yükümlülükleri ile ilgili hükümleri ve yargı kararları uyarınca avukatın azlinde haklı sebep sayılabilecek sebepler sayılmıştır. Buna göre;

  • Gerekli özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi,
  • Müvekkile karşı aydınlatıcı bilgiler vermekten kaçınılması ile müvekkilin bilgi alma ve hesap isteme hakkının kısıtlanması,
  • Disiplin ve cezaî soruşturma gerektirecek davranışlar içerisinde bulunulması,
  • Kusurlu davranış ve işlemler neticesinde avukat-müvekkil ilişkisinde güvenin zedelenmesi,
  • Mazeretsiz bir biçimde duruşmalara girilmemesi,
  • Takip edilen iş ile ilgili uyulması gereken sürelerin kaçırılması,
  • Vekilin vekalet ilişkisi devam ederken müvekkil aleyhine icra takibi başlatması,
  • Yatırılması gereken masrafları en kısa sürede bildirme yükümlülüğüne aykırı davranılması nedeniyle müvekkilin zarara uğratılması,
  • Müvekkil aleyhine menfaat çatışmasına neden olmak,[2]
  • Müvekkilin yasada belirtilen diğer haklarına aykırı hareket etmek, avukatın azlinde haklı sebep olabilmektedir.

Burada “Özen borcu” ile ilgili ayrı bir parantez açmak gerekmektedir. Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanunu’nun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, Borçlar Kanunu’nun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır.

Ancak Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanunu’nun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir.

Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir.

  1. AVUKATI AZLEDEBİLECEK KİŞİLER

Avukatı vekalet yoluyla yetkilendiren kişi/kişiler, yukarıda ki sebeplerden herhangi birinin gerçekleşmesi hâlinde azlederek vekalet ilişkisine son verdirebilir/ler. Ancak vekaletname ile ilişkisi olmayan bir diğer üçüncü kişinin azil yetkisi söz konusu değildir.

  1. AVUKATIN AZLEDİLMESİ İÇİN BAŞVURULACAK YER

Avukatını azledecek müvekkil, kural olarak, azilnameyi, herhangi bir noter aracılığı ile azledeceği avukata göndererek azil işlemini gerçekleştirebilir. Bu yolun haricinde uygulama da farklı yollarla da azil işlemi yapılabileceği yönünde Yargıtay kararı bulunmaktadır.

Örneğin, Yargıtay’ın bir kararında, noterden azilname gönderilmeden mahkemeye sunulan “İbraname” başlıklı belgede, vekil tayin eden kişinin, vekalet ücretine konu dava ve icra dosyasını avukattan geri alındığını, bu tarihten itibaren dosyayı kendisinin bizzat takip edeceğini, avukatı tüm görev ve sorumluluktan ibra ettiğini beyan ettiği belgenin mahiyeti itibariyle azil niteliği taşıdığını kabul etmiştir.[3]

  1. AZİL DURUMUNDA VEKALET ÜCRETİ AKIBETİ

Genel olarak, avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder(AK Md.164/1). Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir(AK Md.164/2). Avukatlık asgarî ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması halinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir(AK Md.164/4).

Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır(AK Md.164/4). Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez(AK Md.164/5).

Avukatın azledilmesi halinde avukatlık ücretinin ödenip ödenmeyeceği husus ise Avukatlık Kanunu’nun 174/2 maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Dolayısıyla haksız azil halinde avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Haklı azil halinde ise azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretinin ödenmesini talep edebilecektir, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep etmesi mümkün değildir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edecektir.[4]

Örneğin Yargıtay bir kararında, bozma kararından sonra yerel mahkemece bozma ilamına uyularak yargılama sürdürülür iken vekilin azledilmesi halinde avukat yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir.[5] Ancak burada da öncelikle belirlenmesi gereken husus azlin haklı mı haksız mı olduğudur.[6]

Vekalet ücret sözleşmesi yapılmadığı durumda avukat azledilmişse, Avukatlık Kanunu’nun 164/4 maddesindeki “…Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir…” hükmü uyarınca harcı yatırılmış dava değerinin %10-20’si oranında akdi vekalet ücreti ve yine aynı değer üzerinden karşı yan vekalet ücreti isteyebilir.[7]

Diğer taraftan yapılacak işlemin süreye tabi tutulması, süresi içinde tamamlanmaz ise vekalet üretine hak kazanılmayacağı veyahut avukatın azledileceği koşuluyla vekaletname verilmesi halinde de vekalet ücretine hak kazanılabilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında açılacak olan davaların tamamlanma süresinin avukatın insiyatifinde olmadığını, yargılama sürecinin, vekilin iradesi dışında çok değişik nedenlerle uzayabileceğini, bu hususun vekil eden tarafından da bilinmesi gerektiğini, bu itibarla, sözleşme konusu işlerin 2 yıl içinde tamamlanamaması nedenine dayanılarak ve sadece bu nedenle azil hakkının doğduğundan söz etmenin mümkün olmayacağını ancak avukat, vekalet görevini sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlü olduğundan davaların 2 yıl içinde tamamlanamamasına kendi kusur ve ihmalkar davranışlarıyla sebebiyet vermiş olması halinde ise, davalı müvekkilin davacı avukatını azletme hakkının doğduğunu bu sebeple davaların 2 yıl içinde tamamlanamamasına kendi kusur ve ihmalkar davranışlarıyla sebebiyet vermeyen avukatın vekalet ücretine hak kazandığını kabul etmiştir.[8]

  1. SONUÇ

Sonuç olarak, avukatın azledilmesinde dikkat edilmesi gereken ilk husus azil için haklı sebeplerin var olup olmadığıdır. Haklı sebeplerin varlığı halinde, azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücretinin ödenmesini talep edebilecektir, ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep etmesi mümkün olmayacaktır. Ancak haklı sebep yok ise, avukatın, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkı olacaktır.

Ancak azlin haklı veyahut haksız olduğu her iki ihtimalde de avukatın azledildiğinin mahkemeye bildirilmesi gerekir, bu bildirimden itibaren tebligatların avukata değil, asile yapılması gerekir. Yargıtay bir kararında azledilen avukata tebligat yapılması üzerine, avukat tarafından duruşmaya girilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, asile tebligat yapılması gerektiğinden bahisle bozmuştur.[9]

Bir diğer önemli husus ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 77. maddesindeki “Avukatın istifa etmesi, azledilmesi veya dosyayı incelememiş olması sebebiyle yargılama başka bir güne bırakılmaz” hükmü ile avukatın azledilmesi halinde davanın uzatılmasının önüne geçilmiştir.[10] Dolayısıyla avukatın azledilmesi halinde duruşma günü asile tebliğ edilecektir, başka bir güne bırakılamayacaktır.

 

Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.

Barış kaya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

4 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

6 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago