Maddi hasara sebep olan trafik kazalarında, taraflar kendi aralarında kaza tespit tutanağı düzenleyebilirler. Kaza tespit tutanağının düzenlenmesi hususunda tarafların anlaşmazlığa düştüğü hallerde, trafik polisi çağrılarak yardım alınabilir. Maddi hasar meydana gelmiş olan trafik kazalarında kaza tespit tutanağının düzenlenmemiş olması halinde hasarın onarımı için zorunlu trafik sigortasından yahut ihtiyari sigortadan talepte bulunulması yahut aracın perte çıkmasının sağlanmasını güçleştirebilmektedir.
Bu kısımda ”zorunlu trafik sigortası” ve ”ihtiyari sigorta (kasko)” kavramlarını kısaca açıklamak gerekirse; Zorunlu trafik sigortası, her araç sahibi tarafından yaptırılması zorunlu olan ve hasar anında karşı tarafa verilebilecek bedeni ve maddi zararları güvence altına alan bir sigortadır. Zorunlu trafik sigortası yaptırılmayan araçların trafiğe çıkması yasaktır.
İhtiyari sigorta (kasko), sigorta ettirene ait aracın uğrayacağı zararların karşılanmasını amaçlamaktadır. Aracın sigortalının iradesi dışında hasara uğraması, yanması, çalınması v.b. durumlarda, sigortalıya tazminat ödenmesini sağlamak için yapılır. Dolayısıyla kasko, karşı araçtaki hasarı değil, sigortalıya ait araçtaki hasarı teminat altına almaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu gereğince değer kaybından hem zarar veren sürücü hem de aracın işleteni varsa bağlı olduğu teşebbüsün sahibi müştereken ve müteselsilen sorumludur. Ayrıca aracın zorunlu sigortacısı ve sorumluluğu aşan kısmı yönünden de varsa ihtiyari sigortacısı sorumlu olur. (Balcı-Tokbaş-Demirağ, “Sorularla Araç Değer Kaybı”, s. 40) Karayolları Trafik Kanunu’nun m.86/1 hükmü gereği; “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.”
Bu hükme göre işleten ya da araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi mücbir sebebin, zarar görenin,üçüncü kişinin ağır kusuru veya işletenin kusuru olmaksızın aracın çalınması veya gasp edilmesi sebebiyle illiyet bağının kesildiğini ispat edebilirse sorumluluktan kurtulabilecektir. Aksi halde işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi tehlike esasına dayalı sorumluluğu bulunduğundan TBK71 hükmü gereği kusursuz olarak sorumludur.(Yargıtay 17.HD. 2016/7008 E. 2016/11431 K.) İşleten ve teşebbüs sahibinin sorumlu tutulmadığı bu durumlarda sigortacı da sorumlu tutulamayacaktır. Öte yandan sürücü ve yardımcıları ise tehlike değil, kusur sorumluluğuna tabidir. Bu durumda araç değer kaybından sürücü ve yardımcılarının sorumlu tutulabilmesi için mutlaka kusurlu olmaları gerekmektedir. Ancak kaza sürücüden değil teknik bir arızadan kaynaklı ise işleten sorumludur. Zira aracın düzenli bakım ve onarımından işleten sorumludur.
Uygulamada kaza sonucunda meydana gelen hasarlar sigorta şirketlerince karşılanmaktadır. Araç değer kaybı söz konusu olan maddi hasarlı trafik kazalarında, zarara uğrayan araç sahibinin bu yönde talepte bulunabilmesi için, karşı tarafın kazada kusurunun bulunması ve araçta değer kaybının söz konusu olması gerekmektedir. Bu kapsamda, araç değer kaybının söz konusu olabilmesi için, kaza sonucunda hasar meydana gelen ve onarılan parçanın daha önce onarıma tabi tutulmamış olması gerekmektedir. Dolayısıyla önceden gerçekleşen bir kaza sonucunda değişen bir parçanın, kaza sonucunda tekrar değiştirilmesi yahut onarılması, araçta değer kaybına sebep olmayacaktır.
Araç değer kaybı zorunlu trafik sigortası güvencesi kapsamında iken, ihtiyari sigorta (kasko) genellikle değer kaybını güvence kapsamına almamakta yahut ek güvence olarak sunmaktadır. Bu kapsamda talebin ihtiyari sigortaya yönelik olduğu hallerde, somut olaya göre sigorta şirketince başvuru ya reddedilmekte ya da ek güvencenin alındığı veya güvence kapsamında sayıldığı hallerde kabul edilmektedir. Buna karşın, karşı tarafın daha fazla kusurlu olduğu hallerde zararı kendi sigortasınca karşılanmaktadır.
Kaza sonucunda, aracında değer kaybı söz konusu olan kişi, değer kaybının tespitini gerçekleştirip araçta meydana gelen değer kaybını açıklayan rapor ile sigorta şirketinden söz konusu zararın tazminini isteyebilecektir. Ancak öncelikli olarak sigorta şirketine mi başvurmalıdır yoksa dava mı açmalıdır?
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmüne yer vermiştir. Sigorta şirketleri bu hükme dayanarak sigorta şirketine başvuru yapılmadan açılan davaların usulden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmaktadırlar.
Ancak dava dilekçesinin sigorta şirketine tebliğ edilmesi aynı zamanda başvuru niteliğindedir. Dolayısıyla davalı sigorta şirketi dava dilekçesini tebliğ aldığı tarihten itibaren 15 gün içinde yazılı cevap vermesi veya uyuşmazlığa yol açmayacak şekilde ödeme yapması halinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331. maddesi gereğince davanın reddini talep etme hakkı vardır. Bahse konu durumda dava konusuz kalacak ve davalı sigorta şirketi davanın açılmasına sebebiyet vermediği için yargılama giderlerine mahkum edilmeyecektir. Ne var ki dava açmanın aksine, sigorta şirketine başvuru yapılmadan tahkim yoluna başvuru yapılamayacaktır.(Balcı-Tokbaş-Demirağ, “Sorularla Araç Değer Kaybı”, s. 34)
Sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda uyuşmazlık oluşması halinde, 01 Haziran 2015’te yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları düzenlemesinin C.7. hükmüne göre, “Uyuşmazlığın çözümü için Sigorta Tahkim Komisyonuna da başvurulabilir.” Tahkime başvurulması halinde tahkim komisyonunun kararına kadar dava yoluna başvurulamayacaktır. Ancak uyuşmazlık dolayısıyla tahkim yoluna başvurulmadan doğrudan dava yoluna başvurulabilecektir.
Buraya tıklayarak diğer makale örneklerimize ve dilekçe örneklerimize ulaşabilirsiniz.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…