İnsanın var olduğu ilk çağlardan günümüze kadar geniş bir yelpaze ekseninde değerlendirilen, kültür, sosyal çevre ve kişilerin hayat tarzlarının bir görünümü olarak somutluk kazanan ilişkiler, dinamik bir yapıya sahip olan günümüz dünyasında, özellikle gelişen teknolojinin sunduğu imkanların toplumca hoş karşılanmayan davranışların gerçekleştirilmesi amacıyla kullanılmasıyla birlikte bireylerin birbirine yabancılaşması ve sadakat duygusunun insanların yaşamlarında belki de bundan yüzyıllar öncesinde olduğu gibi önem ifade etmemesiyle değer yargılarını yitirmekte ve özlerinden uzaklaşmaktadırlar.
Evlilik ve ilişkilerin sonlandırılmasında son zamanların sıklıkla karşılaşılan sebeplerinden biri olan aldatma, çoğu otoritelerce gayri ahlaki bir eylem olarak tanımlanmakta, özellikle Türk toplumunun yapısı göz önüne alındığında ise insanların şeref ve onur meselesi olarak görmeleriyle birlikte haysiyetlerini zedeleyici bir davranış biçimi şeklinde nitelendirdikleri boşanma sebeplerinden biridir.
Duygusal yönde bağlılığın azalması, sadakatin önemini yitirmesi ve kişilerin hayatlarında oluşan birtakım değişikliklerle birbirlerinin beklentilerini karşılayamama durumu gibi birçok nedeni olan aldatma, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun zina konu başlıklı 161.maddesinde düzenlenen özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Buna göre, eşlerden biri zina ederse, diğer eş aldatma nedeniyle boşanma davası açabilmektedir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşmekte ve affeden tarafın dava hakkı bulunmamaktadır.
Görüldüğü üzere kanun koyucu,aldatılan eşin boşanma davası açma hakkının mevcut olduğunu aşikar bir ifadeyle belirtmiştir. Ancak burada, boşanma konusunda net bir tavır takınmak, hakimin zina sebebiyle boşanmaya hükmetmesi için yeterli olmamakta, istenilen sonucun doğması bakımından öne sürülen iddianın mahkeme huzurunda kanıtlanmış olması gerekmektedir.
Aldatan çoğu kişinin eyleminin farkında olan bireyler olup insan doğası gereği bunu saklama gereksinimi, aldatılan eşin ispatlaması açısından birtakım zorluklara yol açmaktadır. Kişiler, hukuka aykırı olarak elde etmemek koşuluyla bu eylemin varlığını ispatlayacak fotoğraf, video, sms kayıtları, sevgiliye yazılan mektuplar, sosyal paylaşım sitelerinde bu yönde oluşan hareketler gibi her türlü belgeyi mahkemeye delil olarak sunabilmektedirler. Yine tanıkların doğru ve gerçek beyanları aldatmanın mevzubahis olduğu durumlarda önemi korumakta, ancak diğer delillerle de desteklenmesi durumunda tam olarak etki yaratmaktadır.
Belirtmek gerekir ki, kanunun öngördüğü,zina eyleminin öğrenilmesinden başlayarak altı ay ve her halde eylemin gerçekleşmesini takiben beş yıl olarak belirtilen sürelerin bu sebebe dayanarak açılacak boşanma davasının kabulü bakımından önem arz etmektedir. Ayrıca aldatılan eşin affettiğini açık veya zımni olarak bir fark olmaksızın sözlü ya da davranış şeklinde ortaya koyduğu durumlarda inandırıcı kanıtlar ya da tanık beyanları hakimin aldatma sebebine dayanarak boşanmaya karar vermesi için ifade ettiği önemini kaybetmektedir. Hak düşürücü sürelerin geçmesi ya da aldatılan eşin affetmesiyle birlikte tüm kanıtlar bertaraf olmaktadır.
SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…
KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…
Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…
Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…
Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…
Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…