Categories: Yargı Kararları

ALACAK DAVASINA İLİŞKİN KARAR

T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi

Esas: 2014/1952
Karar: 2014/4774
Karar Tarihi: 20.03.2014

ALACAK DAVASI – DAVACININ ZİYNET EŞYALARI VE MİRAS YOLUYLA İNTİKAL EDEN TAŞINMAZLARIN SATIŞ PARASIYLA KATKISI DAVALININ İSE TARLA HAYVAN SATIŞ PARALARIYLA KATKIDA BULUNDUKLARI İDDİALARININ İSPAT EDİLEMEDİĞİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Dosya kapsamından, davacının ziynet eşyaları ve miras yoluyla intikal eden taşınmazların satış parasıyla katkısı; davalının ise babasının tarla-hayvan satış paralarıyla katkıda bulundukları iddiaları ispat edilememiştir. Bu durumda değer artış payına ilişkin istek ve savunmalara değer verilmemesi gerekir.

(4721 S. K. m. 5, 202, 220, 225, 232, 235, 236, 240, 499, 575, 639, 641, 642, 658) (743 S. K. m. 170) (4722 S. K. m. 10) (6098 S. K. m. 146) (818 S. K. m. 125)

Dava: Ş. Y. ile S. Y. aralarındaki alacak davasının kabulüne dair Bursa 1. Aile Mahkemesi’nden verilen 11.12.2012 gün ve 1431/1209 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına tescil edilen 903 ada 29 parsel ve üzerine inşaa edilen bina ile bedeli taraflarca ödendiği halde emaneten 3. kişi adına tescil edilen 16 JH 461 plakalı aracın alımına vekil edeninin çalışması karşılığı geliri, ziynetleri ve babasından intikalen miras payının paraya çevrilmesi nedeniyle katkıda bulunduğunu açıklayarak, fazla hakları saklı tutulmak suretiyle 85.000 TL. katkı payı, katılma alacağı ve değer artış payı alacağının faiziyle birlikte davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, nizalı binanın kendi birikimiyle yapıldığını, düzenli çalıştığı işi olmasına rağmen mesai saatleri dışında da ek işler yaparak kazanç sağladığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının fazlaya ait istemi saklı kalmak kaydıyla 85.000 TL. katkı ve katılma payı alacağının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar 1987 yılında evlenmiş, 21.09.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulü ve 25.02.2013 tarihinde kesinleşmesiyle evlilik birliği son bulmuştur. Dava konusu arsa niteliğiyle kayıtlı, üzerinde 4 katlı bina olduğu belirlenen 903 ada 29 parsel satış suretiyle 27.05.1997 tarihinde davalı adına tapuya kayıtlıdır. Uyuşmazlık konusu 16 JH 461 plakalı araç ise H. G. adına 04.11.2004 tarihinde kayıtla, 06.10.2008 tarihinde 3. kişiye satılmıştır.

TMK’nun 179. maddesine göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır. Taraflar arasında başka bir mal rejimi seçildiği ileri sürülmediğine göre, evlenme tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK’nun 170. maddesi uyarınca “mal ayrılığı”, bu tarihten eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise 4721 sayılı TMK’nun 202. maddesi hükmü uyarınca yasal “edinilmiş mallara katılma” rejimi geçerlidir.

Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/2. maddesine göre boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle sona ermiştir. Davacı taraf niza konusu 2005 model araç dava dışı H. G. adına 04.11.2004 tarihinde tescil edilmiş ise de, bedelinin önceki araçlarının paraya çevrilmesi ve kalan kısmının kredi çekilerek ödendiğini, adı geçenin indirimli alım olanağı nedeniyle tescil maliki göründüğünü, aracın fiili ayrılık döneminde davalının bilgisi dahilinde H. tarafından 3. şahsa satıldığını, satış parasının davalının yedinde kaldığını bildirerek katılma alacağı isteğinde bulunmuştur. Davalı, araç bedelini bizzat ödediğini beyan etmiştir. Her ne kadar nizalı araç 3. kişi adına kayıtlı ise de, kaydın şeklen olduğu, bedelin evlilik birliği içinde ödendiği uyuşmazlık konusu değildir. Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde; TMK’nun 222/3. fıkrası hükmüne göre bir eşin evlilik birliği içinde edindiği tüm malları, aksi kanıtlanıncaya kadar edinilmiş mal kabul edilir. Belirtilen maddede getirilen edinilmiş mal karinesine rağmen bu malın edinilmiş mal olmayıp, kişisel mal olduğunu veya kişisel mal grubundan katkı yapıldığını iddia eden eş bunu kanıtlamakla yükümlüdür. Somut olayda, dosya kapsamına, tanık beyanlarına ve aksi ispat edilemediğine göre nizalı aracın edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Ne var ki, dava konusu aracın 06.10.2008 tarihinde satıldığı, satış parasının ise davalı tarafından sarf edildiği davalı vekilinin 14.02.2011 tarihli dilekçesinden anlaşılmaktadır. Mahkemece, TMK’nun 229/2 ve 235/2.maddesi gereğince nizalı aracın devir tarihindeki değeri tespitle davacının katılma alacağının hesaplanması gerekirken, aracın hangi tarihteki değerinin esas alındığının denetlenemediği bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurulması doğru değildir.

Dava konusu taşınmaz bakımından temyiz itirazlarına gelince; nizalı taşınmazın eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde alındığı, üzerindeki binanın ise kısmen eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde, kısmen ise 01.01.2002 tarihinden sonra inşaa edildiği belirlenmiştir. Arsanın alımı ve bir kısım inşaatın yapıldığı tarih itibariyle taraflar arasında 743 sayılı MK’nun 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan bu döneme ilişkin uyuşmazlık Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri nazara alınarak çözüme kavuşturulacaktır. Buna göre eşlerin birbirlerinin mal varlıklarının edinilmesine katkılarının kanıtlanması durumunda, katkı oranında alacak hakkı doğar. 743 sayılı MK’nun yürürlükte bulunduğu, 01.01.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya parayla ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısı bulunması gerekir. Somut olayda, dosya kapsamı ve çalışma belgeleri incelendiğinde davacının da çalıştığı belirlendiğine göre katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda dosya arasında belgeli gelirler ve davalının MK.152. maddesi gereği bakım yükümlülüğü nedeniyle davacı bakımından %50 katkı oranının uygun olduğu bildirilmiştir. Mahkemece davacının bir kısım yıllara ait gelir bilgileri getirtilmemiş ve katkı payı oranında dikkate alınmamış ise de, davacının bu yöne ilişkin açık temyizi olmadığından, bu husus bozma sebebi yapılmamıştır.

Nizalı taşınmaz üzerinde yapılan bir kısım inşaatın ise, evlilik birliği içinde 01.01.2002 tarihinden sonra yapıldığı sabittir. Davanın buna ilişkin bölümü katılma alacağına ilişkindir. Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır (TMK’nun 231, 236/1.m.). TMK’nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK’nun m. 229) ve denkleştirmeden (TMK’nun m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK’nun m. 219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK’nun m. 231) yarısı üzerinden (TMK’nun m. 236/1) katılma alacağının hesaplanması ve TMK’nun 227. maddesi hükümleri uyarınca; eşlerden biri kişisel mal veya geliri ile diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş ise, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında değer artış payı alacağının belirlenmesi gerekir. Dosya kapsamından, davacının ziynet eşyaları ve miras yoluyla intikal eden taşınmazların satış parasıyla katkısı; davalının ise babasının tarla- hayvan satış paralarıyla katkıda bulundukları iddiaları ispat edilememiştir. Bu durumda değer artış payına ilişkin istek ve savunmalara değer verilmemesi gerekir.

Mahkemece yapılacak iş; öncelikle davacının talebinin ne kadarının katkı payı alacağına, ne kadarının katılma alacağına ilişkin olduğunun açıklatılması; davacı tarafça talep dışı kalan bölüm yönünden Bursa 6. Aile Mahkemesi’nin 2013/ 33 Esas sayılı dosyası ile ek dava açıldığı bildirildiğine göre birleştirilmesinin düşünülmesi, ondan sonra yukarıda belirtilen hususlar nazara alınarak gerektiğinde uzman bilirkişiden rapor alınmak suretiyle nizalı araç ve taşınmaz üzerine 01.01.2002 tarihinden sonra inşaa edilen kısımlar yönünden davacının katılma alacağının tespiti; nizalı üzerine bina inşaa edilen arsanın zemin değeri ve 01.01.2002 tarihinden önce yapılan inşaata ilişkin kısım yönünden ise bozma dışında bırakılan katkı payı oranının esas alınarak katkı payı alacağının tespiti, davacının faiz isteğinde bulunduğunun dikkate alınması, katkı payı alacağına ilişkin hükmolunacak alacağa dava tarihinden, katılma alacağına konu alacağa ise hüküm tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerektiğinin düşünülmesi, katkı payı ve katılma alacağına ilişkin hükmolunacak alacakların hükümde ayrı ayrı belirtilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulmasıdır.

Kabule göre de; boşanma davasının kesinleşmesi beklenilmeden karar verilmesi doğru değil ise de, hüküm tarihinden sonra kesinleştiğinin belirlenmesi nedeniyle bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün taşınmaza ilişkin belirlenen alacak yönünden 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince bozulmasına, yine 6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 20.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi

Lawyer Antalya

Recent Posts

SÖZLEŞME TÜRLERİ

SÖZLEŞME TÜRLERİ Hukukumuzda sözleşme serbestisi ilkesi olduğu için tarafların kanunda tamamlanmamış bambaşka sözleşmeler yapma veya…

4 ay ago

Birden Fazla Ada ve Parsel Üzerinde Kurulu Bulunan Sitenin Ortak Gider Alacağının Tahsiline İlişkin Davalar

KAT MÜLKİYETİ DAVALARI 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu (KMK), Genel Hükümler, Kat Mülkiyetinin ve Kat…

4 ay ago

Nişanlanma

Nişanlanma, evliliğin kurulmasından önceki aşamayı oluşturur. Herhangi bir şekli şart gerekli değildir. Tarafların herhangi bir…

4 ay ago

Yalan Tanıklık Veya Gerçek Dışı Bilirkişilik Yapılması

Yargılamanın lehe yenilenmesi sebeplerinden birisi; yemin verilerek dinlenmiş olan bir tanık veya bilirkişinin hükmü etkileyecek…

5 ay ago

Ansökan Om Uppehållstillstånd i Turkiet

Frågor att ta hänsyn till vid ansökan om uppehållstillstånd i Turkiet Inledning Under de senaste…

7 ay ago

Teslim Edilen Eserin Ayıplı Olması

Eserin ayıplı olması, eserin sözleşmeye göre sahip olması gereken niteliklere sahip olmaması halidir. Bu da,…

7 ay ago